HAARP yapay deprem yaratabilir mi, yaratabilirse nasıl yaratır?

  HAARP yapay deprem yaratabilir mi, yaratabilirse nasıl yaratır?


HAARP’a yönelik söylentiler şimdiye dek yer bilimleriyle alakasız birçok önemli isim tarafından defalarca dile getirildi. Yani ne bu “kötücül deprem makinası” iddiaları, ne de dile getirilme şekilleri yeni bir durum değil.

Toplumda ses getiren her önemli depremin ardından HAARP’a yönelik teoriler yeniden yayılıyor. Örnek olarak o dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek’in, HaberTürk tarafından kendisiyle yapılan bir röportaj sırasında Gölcük Depremi ile ilgili söylediği temelsiz iddiaları hatırlamakta fayda var:

“İnanarak bunu söylüyorum. İstanbul’da olabilecek bir deprem, özellikle belli bir takım ülkelerin yapmış olduğu çalışmalar var. Deprem makinaları var, Tesla diyorlar. Fay hattında biriken enerjinin tetiklenmesi. Bir gaz birikmesi var, olabilir. Ama var olsa dahi bunun tetiklenmesi söz konusu. Bunun en güzel örneği Gölcük depremi. Gölcük’teki olay şu: ABD’de bir fay hattı var, bu fay hattı tıpkı Türkiye’dekine benziyor.

İsrail ile ABD bu fay hattında bu denemeyi yapmak istiyorlar. O kadar birbirine benziyor ki, San Antonio’daki fay hattını tetikleyip deney yapmak istiyorlar. Gölcük’teki de aynı olunca hafif hafif deneyecekler, güya gazı alacaklar. Ama teknik olarak beceremedikleri için o tetikleme büyük depremi meydana getiriyor. İstanbul’da da deprem olursa delili bu toptur. Böyle bir top çıktığı anda kendiliğinden olduğunu iddia edemezsiniz.

Türkiye, darbe girişimini atlattı. Türkiye artık darbe ile yok edilemez. Yeni metodları var. 14 Ağustos’ta deprem olsaydı, FETÖ ben demedim mi diyecekti. Aynı avaneleri okuyor, patlatırsa FETÖ’nün dediği oldu diyecekler. Bu uluslararası güçlerin oyunu. Marmara’da yabancı sismik araştırma gemisi, ABD’lilerin, İsraillilerin gemileri dolaşmasın.”

HAARP’a dönük iddiaları ele alan bu içerik de, 2016’da HAARP söylentilerinin bu yolla yeniden tetiklenmesi üzerine Çağrı Mert Bakırcı tarafından hazırlanmıştı:

HAARP ve Ona Dair İddialar Nelerdir?

“HAARP”a yönelik iddialar, özellikle 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında ülkemizde ün kazanmıştı. ABD Hava Kuvvetleri, ABD Deniz Kuvvetleri, ABD Gelişmiş Savunma Araştırmaları Projeleri Ajansı (DARPA) ve Alaska Üniversitesi tarafından maddi olarak desteklenen, 1993 yılında kurulan Yüksek Frekans Aktif Aurora Programı (HAARP) isimli projeler, iddialarda en sık söz edilen kurum isimleri.

İddia edilene göre HAARP, alternatif akımın ve florasan ışıkların üretimine önemli katkılar sağlamış ünlü bilim insanı Nikola Tesla’nın elektrik ve enerjiyle ilgili çalışmalarına dayanmaktadır. Tesla ve çalışmalarının “mistik” doğası, HAARP’ın da halk arasında bilim-dışı ve gerçek olmayan özelliklerle anılmasına neden olmuştur. Özellikle komplo teorisyenleri ve sahtebilimciler tarafından yayılan bu özellikler arasında hava durumunu değiştirme yeteneği, uyduları deaktive etme yeteneği, insanların beyinlerini kontrol etme becerisi, terörist imha silahı ve depremler yaratma gibi çeşitli iddialar bulunmaktadır.

HAARP, Dünya’nın atmosferinin en dış katmanı olan ve radyo dalgalarının iletilmesinde kullanılan iyonosferin özelliklerini incelemek için başlatılmış olan bir projedir. Projenin en temel amacı, radyo iletişim ve gözlem araştırmalarını geliştirmek amacıyla iyonosfer tabakasında incelemeler ve deneyler yapmaktır. Bu amaçla, HAARP kapsamında üretilen en meşhur aygıt, İyonosferin Araştırma Enstrümanı (IRI) isimli bir ölçüm aracıdır. Bu araç sayesinde HAARP, yüksek frekanslı ve yüksek enerjili radyo dalgalarını iyonosfer tabakasına gönderebilmektedir. IRI sayesinde HAARP araştırmacıları, iyonosferin çok küçük bir kısmını, geçici bir süreyle uyarabilmektedirler. İşte bu iyonosferi uyarma kapasitesi nedeniyle HAARP, uzak mesafeden çeşitli doğa olaylarını manipüle etmekte kullanılabileceği iddialarının odağında yer almıştır. Ülkemiz söz konusu olduğunda bu iddiaların başında Dünya’nın belli bir bölgesinde “depremler yaratmak” gelmektedir.

Depremler, yeryüzünün litosfer tabakasında bulunan ve kıtalar ile okyanus tabanlarını oluşturan tektonik plakaların birbirleriyle olan göreli hareketi sonucunda oluşur. Genellikle depremler, bu plakaların zıt yönlü paralel hareketleri sırasında birbirlerine sürtünmesinin veya birbirlerine doğru hareket etmelerinin bir sonucudur. Bu hareketler yılda ortalama 0-100 milimetre arasında olsa bile, tektonik plakaların devasa boyutları dolayısıyla bu yapıların birbirine sürtünmesi ölümcül ve son derece yıkıcı doğa olayları olan depremlere neden olabilmektedir. Tektonik plakaların bu akıl almaz büyüklükteki ve kütledeki yapıları, HAARP gibi yüksek frekanslı ve yüksek enerjili radyo dalgaları ile deprem tetiklemenin olanaksızlığını da göstermektedir.[1]

Bir Cevap Yazın

siegram sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et