Giriş
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin önceki gün Tayvan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmesiyle başlayan ABD-Çin Halk Cumhuriyeti (Çin) diplomatik krizi tüm hızıyla devam ediyor. Krizin aniden ortaya çıkmasıyla birlikte askeri çatışma/savaş ihtimalleri bile konuşulurken, sert söylemlere karşın Çin’in şimdilik Pelosi’nin ziyaretine bir karşılık vermemesi nedeniyle krizin yatışma ihtimali daha yüksek olasılık olarak gözüküyor.
Bu yazıda, Çin-Tayvan-ABD üçgeninde gelişen ilişkileri ve ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin olaylı Tayvan ziyaretini analiz edeceğim. Bunun için, önce tarihsel süreçte Çin-Tayvan ilişkilerine dair bilinenleri derleyecek, daha sonra Tayvan’ı diplomatik olarak tanıyan ülkeleri açıklayacak, sonra ABD-Tayvan ilişkilerinin tarihini değerlendirecek, bir sonraki bölümde Pelosi’nin tartışmalı Tayvan ziyaretini analiz edecek ve son olarak ABD’nin sertleşen Çin politikasıyla birlikte gelecek değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.
Çin-Tayvan İlişkileri
Çin-Tayvan ilişkilerinin kökenleri oldukça gerilere gitmekte ve Tarih biliminin bir konusu olmaktadır. Ancak bu konuyu BBC’nin bir haberinden kısaca özetlemek gerekirse[1];
- Çin kayıtlarına göre, Tayvan adalarından ilk kez Çin İmparatoru’nun bölgenin keşfi için bir ekip göndermesinin ardından MS 239 yılında bahsedilmekte ve bu husus Çin tarafından Tayvan’ın tarihsel olarak kendilerine ait olduğu iddiasını desteklemek için kullanılmaktadır.
- 1624-1661 yıllarında Hollanda sömürgesi olan Tayvan, 1683’den 1895’e kadar ise Çin’in Qing Hanedanı tarafından yönetilmiştir. Tayvan, 17. yüzyıldan itibaren Çin’den çok sayıda göçmen alırken, bunların çoğu Fujian’dan gelen Hoklo Çinleri ya da Guangdong’dan gelen Hakka Çinleri’dir.
- 1895 yılında tarihteki ilk Japonya-Çin Savaşı’nı Japonya’nın kazanmasının ardından, Qing Hanedanı Tayvan’ı Japonya’ya bırakmak zorunda kalmış ve Tayvan, Japonya’nın kontrolüne geçmiştir.
- İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya yenilgiye uğrayınca, Tayvan’ın kontrolünden feragat etmiş ve bunun üzerine, savaşın galip taraflarından Çin Cumhuriyeti, ABD ve İngiltere’nin de onayıyla Tayvan’ın yönetimini devralmıştır. Ancak sonraki yıllarda Çin’de iç savaş çıkıp, Çinli komünistler (Çin Komünist Partisi-ÇKP) Mao Zedong önderliğinde 1949 yılında bir devrimle Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurunca, milliyetçi Kuomintang partisi lideri Çan Kay Şek, birlikleri ve yaklaşık 1,5 milyon destekçisiyle birlikte 1949 yılında Tayvan’a kaçmıştır. Bu tarihten itibaren Tayvan önce kendisinin Çin’in gerçek temsilcisi olduğunu, sonra da bağımsız bir devlet olduğunu iddia ederken, Çin de Tayvan’ı kendisine bağlı bir eyalet olarak değerlendirmiştir.[2]
- Çin’in 20 Ocak 1955’te Doğu Çin Denizi’ndeki Yicangşan Adaları’nı Tayvan’dan geri alması üzerine, ABD Kongresi, 24 Ocak’ta dönemin ABD Başkanı’na (Dwight D. Eisenhower) Tayvan’ın deniz aşırı topraklarını koruma yetkisi veren “Formoza Kararı”nı kabul etmiştir.[3] ABD, İkinci Dünya Savaşı boyunca Çan Kay Şek önderliğindeki milliyetçi güçleri bilfiil desteklemiş ve adeta Tayvan konusunda kendine bir tür garantör rolü edinmeye çalışmıştır. Amerikan hükümetinin bu tutumu benimsemesinde, aynı yıllarda Kore Savaşı’nda Çin’in Sovyetler Birliği ile Kuzey Kore güçlerini desteklemesi de etkili olmuştur.
- Tayvan, 1971 yılına kadar Çin’in temsilcisi olarak Birleşmiş Milletler’de yer almış; hatta BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri olmuştur. Ancak 1971 yılında BM Genel Kurulu’nun aldığı tarihli 2758 sayılı karar ile[4] Çin Halk Cumhuriyeti’nin Çin’in tek temsilcisi olduğu kabul edilmiş ve Tayvan BM’den atılarak, yerine Çin dahil edilmiştir. Bu sayede, Çin, günümüze kadar 181 ülke “tek Çin politikası” (one China policy) temelinde diplomatik ilişkiler kurmuştur.
- Tayvan’dan 1980’lerde Çin’e yapılan ziyaretleri ve yatırım önündeki engellerin hafifletmesiyle birlikte, Pekin-Taipei ilişkileri de düzelmeye başlamış ve 1991 yılında Çin Halk Cumhuriyeti ile savaş halinin son bulduğu ilan edilmiştir. Hatta 1992 yılında, taraflar arasında sözlü olarak 1992 Uzlaşması’na (1992 Consensus) varılmış[5] ve bunun üzerine, Çin, “tek ülke, iki sistem” olarak adlandırılan ve 1997 yılında Hong Kong’ta başarıyla uygulanan birleşme seçeneğini masaya sunarak, Tayvan’ın Çin’e bağlanması halinde büyük oranda özerk olmasına izin vereceğini belirtmiştir. Ancak Tayvan bu öneriyi reddetmiş ve ilişkiler -o tarihten itibaren- zaman zaman yaşanan gerginliklere rağmen günümüze kadar kopmadan devam etmiştir.
- Ülkesini son yıllarda adeta kanatları altına alan güçlü bir lider olan Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, Tayvan’la birleşmeyi önemli bir siyasi başarı projesi olarak görmektedir. Bu konuda ısrarcı olan Cinping[6], buna karşın askeri müdahale yerine “barışçıl birleşme”den söz etmekte, fakat Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen de buna şiddetle karşı çıkmaktadır.[7]
Çin ve Tayvan haritası[8]
Çin tarafına göre, gerek 1943 yılında yayımlanan Kahire Deklarasyonu, gerek 1945 yılında yayımlanan Potsdam Bildirisi, gerekse de 1971 tarihli BM Genel Kurulu kararı nedeniyle Çin’in Tayvan üzerindeki toprak egemenliği konusunda hiçbir ihtilaf yoktur. Bu bağlamda, uluslararası hukuka göre, Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti, tüm Çin’i temsil eden tek yasal hükümettir. Ancak Tayvanlı ve Amerikalı bazı yetkililer, 1971 tarihli kararın Çin Halk Cumhuriyeti’nin Çin’in tek temsilcisi olarak tanınmasına yol verse de, Tayvan’ın varlığını yok saymadığını iddia etmektedirler.[9] Daha önemlisi, ABD Tayvan’ı bir demokrasi olduğu için korurken, Çin’in otokratik modelinin bölgede ve dünyada yayılmasından endişe etmektedir.
Tayvan’ı Tanıyan Ülkeler
23 milyon civarında nüfusu olan Çin Cumhuriyeti veya Tayvan’ı dünyada resmi olarak tanıyan ülkelerin sayısı giderek azalmaktadır. Şimdilerde bu sayı 15 (Birleşmiş Milletler üyesi 14 ülke) civarında olup, bu ülkeler; Belize, Esvatini, Guatemala, Haiti, Honduras, Marshall Adaları, Nauru, Palau, Paraguay, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Tuvalu, Vatikan ve BM üyesi olmayan Somaliland’dır.[10] Son yıllarda 1,4 milyarlık devasa bir ülke olan Çin’in diplomatik baskıları ve artan gücünün doğal bir sonucu olarak, Dominik Cumhuriyeti, Kiribati, Solomon Adaları ve Nikaragua gibi bazı ülkeler Taipei (Tayvan) ile diplomatik ilişkilerini kesmişlerdir. Tayvan’la diplomatik ilişkilerini devam ettiren ülkelerin küçük ada ülkeleri oldukları ve dünya siyasetinde ciddi bir ağırlıklarının olmadığı da düşünülürse, Tayvan’ın diplomatik açıdan zor bir durumda olduğu söylenebilir. Bunun yanında, Tayvan’ın 60’a yakın ülkede 100’ün üzerinde diplomatik misyonu olup, bu misyonlar aracılığıyla birçok ülkeyle siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler kurulmaktadır. Türkiye de 1971 yılından beri Tayvan’ı değil, Çin’i resmi olarak tanımakta ve Tayvan’la ilişkilerini Taipei’deki Türk Ticaret Ofisi[11] ve Ankara’daki Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu[12] aracılığıyla sürdürmektedir.[13] Bunların dışında, Tayvan’ın Freedom House tarafından yapılan ölçeklendirmede -Türkiye ve Çin’in aksine- özgür ve demokratik bir ülke olarak değerlendirildiği de unutulmamalıdır.[14]
Tayvan’ı tanıyan ülkeler[15]
ABD-Tayvan İlişkileri
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uzun süre Tayvan’ı Çin’in resmi temsilcisi olarak tanıyan ABD, 1971 tarihli BM kararının ardından, Çin-Sovyet uyuşmazlığını (Sino-Soviet Split) da bir avantaj olarak görerek, Henry Kissinger’ın Richard Nixon Başkanlığı döneminde başlattığı Çin’le yakınlaşma politikasının devamı olarak -ki ilişkiler tarihe ilginç bir vaka olarak geçen pinpon diplomasisi ile başlamıştır-, 1979 yılında Jimmy Carter’ın Başkanlığında Çin Halk Cumhuriyeti ile resmi ilişkilerini tesis etmiştir. Bu tarihten itibaren “tek Çin politikası”nı yürürlüğe sokan Washington, böylelikle Çin ile Tayvan’ın ileride olası birleşmelerine yeşil ışık yakmış ve Tayvan’la ilişkilerini kısıtlamış, ancak Tayvan’ı korumak adına da Tayvan’la İlişkiler Yasası’nı (Taiwan Relations Act)[16] kabul ederek, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan adasını korumak için bu ülkeye silah satmaya ve ekonomik ilişkilerini sürdürmeye devam etmiştir.[17]
Jimmy Carter ve Deng Xiaoping
Günümüzde, ABD Dışişleri Bakanlığı, Tayvan’ı Hint Pasifik’te kritik bir partner olarak tanımlarken, bu ülkeyle resmi diplomatik ilişkilerin olmadığını vurgulamış ve ABD’nin Tayvan’ın bağımsızlığına izin vermeyen “tek Çin politikası”na bağlılığını teyit etmiştir.[18] ABD, Tayvan’a son yıllarda da yüksek düzeyde silah satışı yapmaya devam etmektedir. ABD’nin Tayvan’a silah satışları özellikle Trump döneminde zirve yapmıştır.[19]
Nancy Pelosi’nin Tayvan Ziyareti
ABD protokol sıralamasında ABD Başkanı, ABD Başkan Yardımcısı ve eyalet Başkanlarından sonra dördüncü sırada gelen ABD Temsilciler Meclisi Başkanlığı, sembolik ancak oldukça önemli bir makamdır.[20] Aslında, önceden planlanan Pelosi ziyareti, Çin’in tepkisi üzerine Nisan ayında iptal edilmiş ve basına bu şekilde bir açıklama yapılmıştır. Buna karşın, son ana kadar kesinleşmeyen Pelosi’nin Tayvan ziyareti, önceki gün ani bir şekilde yapılmıştır. Bu durum ABD Başkanı Joe Biden’ı da Çin karşısında zor bir duruma sokmuştur. Hatta Amerikan basınına göre, Biden, ziyareti yapmaması konusunda Pelosi’yi ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır.[21]
Ziyaret öncesinde Çin makamları ABD’li yetkilileri uyarmış; örneğin, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, “Umarız ABD Çin’in verdiği güçlü ve net mesajın farkındadır. Ateşle oynarsanız yanarsınız.” demiştir.[22] Ayrıca, Çin Medya Grubu’ndan Cao Ying, yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden’ın Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmede “tek Çin” ilkesine bağlı kalma sözünü verdiğini, ancak pratikte tersi yönde adımlar attığını dile getirmiştir.[23]
Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti diplomatik krize neden oldu
Tüm uyarılara rağmen bu ziyareti gerçekleştiren Nancy Pelosi ise, “Tayvan ile görüşmelerimiz, müttefiğimize verdiğimiz desteği doğrulamamıza ve ortak çıkarlarımızı desteklemeye odaklanacaktır. ABD’nin Tayvan halkı ile dayanışması, bugün her zamankinden daha önemlidir. Ziyaretimiz ABD’nin politikasıyla çelişmiyor.” açıklamasını yaparak, 4 günlük Asya turu kapsamında gittiği Tayvan’da Tayvan Parlamentosu’nu ziyaret etmiş ve “Tayvan dünyadaki en özgür toplumlardan biri” demiştir.[24] ABD Ulusal Güvenlik Koordinatörü John Kirby ise, Pelosi’nin ziyaretinin “tek Çin politikası”nı değiştirmediğini ve Washington’ın Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemediğini açıklamıştır.[25]
Çin Dışişleri Bakanlığı, bu ziyaret karşısında hemen bir açıklama yapmış ve bunun ABD’nin yıllardır uyguladığı “tek Çin politikası”na aykırı ve Çin’in toprak bütünlüğü ve egemenliğine karşı yapılmış bir hamle olduğunu vurgulamıştır.[26] Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi de, bu ziyareti “açık bir provokasyon” olarak değerlendirerek, ABD’nin Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrarı baltalayan bir numaralı unsura dönüştüğünü söylemiştir.[27] Ziyaret üzerine ABD’nin Çin Büyükelçisi Nicholas Burns de Çin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştır.[28] Ayrıca ziyaretin duyulmasının hemen ardından, Çin’in SU-35 savaş jetlerinin Tayvan Boğazı’nı geçtiği duyurulmuştur.[29] Ek olarak, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying, Tayvan Boğazı’ndaki gerilimi tırmandırmak için provokatif eylemlerde bulunan tarafın ABD ABD olduğunu vurgulamış ve ciddileşen gerilimin tüm sorumluluğunun tamamen ABD’ye ait olduğunu açıklamıştır.[30]
Demokrat Partili Nancy Pelosi’den yıllar önce, dönemin Cumhuriyetçi Partili Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich’in de 1997 yılında Tayvan’ı ziyaret ettiğini ve bu ziyarete Pekin tarafından büyük tepki gösterilmediğini de bu noktada hatırlamak gerekir.[31] Bu anlamda, Çin’in yıllar içerisinde değişen ve sertleşen politikasını, hem ABD’nin Donald Trump döneminden başlayarak giderek Çin karşıtı bir söylem ve politikaya yönelmesinin Pekin’de yarattığı tepkiye, hem de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in son yıllarda sertleşen politik tutumuna bağlamak mümkündür. Ek olarak, bu durumun ABD iç politikası açısından da anlamı olduğu düşünülebilir. Zira 2022 ara seçimleri öncesinde, Demokratlar, Amerikalı seçmenlere Çin karşıtlığı konusunda Cumhuriyetçilerden geride kalmadıklarını göstermek istemiş olabilirler.
ABD’nin Çin Politikası Sertleşiyor
Çin’in ekonomik olarak güçlenmesinden ve birkaç yıl içerisinde büyük ihtimalle kendisini geçecek olmasından rahatsız olan ABD, Çin’e yönelik politikalarını giderek sertleştirmektedir. Nitekim Barack Obama’nın ikinci döneminde “Pivot to Asia” politikasını başlatan Washington, Donald Trump döneminde Çin’le ticareti sınırlandırmak adına korumacı politikalara yönelmiş ve Covid-19 (koronavirüs) salgını nedeniyle Pekin’i dünyada şeytanlaştırmaya gayret etmiştir. ABD, Joe Biden Başkanlığında da öncelik olarak Hint Pasifik’e yönelmekte ve bölge ülkeleriyle çeşitli ittifaklar inşa ederek Çin’i adeta çevrelemektedir. Örneğin, ABD’nin Birleşik Krallık ve Avustralya ile oluşturduğu AUKUS ve Avustralya, Hindistan ve Japonya ile oluşturduğu QUAD’a ek olarak, çok yakın tarihlerde ABD ile birlikte Hindistan, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) dahil olduğu I2U2 Grubu oluşturulmuştur.[32] Bunlara ek olarak, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, 12 Temmuz 2022 tarihinde, Avustralya, Cook Adaları, Fiji, Fransız Polinezyası, Kiribati, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Yeni Kaledonya, Yeni Zelanda, Niue, Palau, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga, Tuvalu ve Vanuatu gibi üyeleri olan ve Pasifik ülkeleri arasındaki işbirliğini güçlendirme amacındaki Pasifik Adaları Forumu toplantısına katılmış ve burada yaptığı konuşmada ABD’nin bölgeye yönelik yatırım ve işbirliği planlarından söz etmiştir.[33] ABD’nin sertleşen politikalarını, bölge uzmanı Ümit Alperen’e göre sahada da görmek mümkündür. ABD, İngiltere, Japonya, Hollanda, Kanada ve Yeni Zelanda’nın Filipinler Denizi’nde 2021 yılı Ağustos ayı sonlarında çok-uluslu bir ortak deniz tatbikatı gerçekleştirmesi ve Çin’in Hong Kong nedeniyle ilişkisinin ters yüz olduğu İngiltere’nin geçtiğimiz günlerde 2008’den sonra ilk defa Tayvan Boğazı’ndan geçerek Tayvan’a savaş gemisi göndermesi gibi hususlar bu kapsamda örnek verilebilir.[34] Buna karşılık olarak, Çin de, son dönemde egemenliğini tanımadığı Tayvan’ın hava sahasının olmadığını iddia ederek ihlaller yapmakta ve Güney Çin Denizi’ndeki etkinliğini arttırmaktadır. Hatta birçok uzman, Çin’in gerekli güce ulaştığında Tayvan’ı işgal edeceğini bile iddia etmektedir.[35]
Bölgedeki ekonomik gelişmeler de ABD-Çin rekabeti açısından önemlidir. ABD, bu ülkedeki ticarete yön vermesi beklenen Trans-Pasifik Ortaklığı İçin Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma’ya (TPP veya yeni ismiyle CPTPP/Comprehensive and Progressive Agreement for Trans-Pacific Partnership) Barack Obama döneminde dahil olmuş, ancak Donald Trump döneminde bu anlaşmadan çekilmiştir. Yaklaşık 500 milyon insanı içeren bir pazarı kapsayan bu anlaşmanın mevcut üyeleri; Japonya, Malezya, Vietnam, Singapur, Brunei, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Meksika, Şili ve Peru’dur.[36] Hatta ABD’nin anlaşmadan çekilmesi üzerine, Çin de bu anlaşmaya katılmak için 2021 yılında bir başvuru yapmış ancak henüz üyeliğe kabul edilmemiştir.[37] Anlaşmaya dahil olmak noktasında tüm üyelerin onayı gerektiği için, Çin’in Japonya ve Avustralya gibi ABD müttefikleri tarafından engellenmesi beklenmektedir. Bu anlamda, ABD-Çin rekabeti ekonomik anlamda da sürmekte ve bölge ülkelerini taraf seçmeye zorlamaktadır. Bu kapsamda, Güney Kore, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Filipinler gibi ülkeler kesin ABD yanlısı olarak nitelendirilebilirken, Kuzey Kore, Rusya ve Pakistan da Çin’e yakın ülkelerdir. Bölge dengelerini belirleyecek en önemli ülke ise Hindistan olup, bu ülkenin dış politika tavrı henüz kesin belirlenmiş değildir. Ancak Hindistan’ın ABD’ye daha yakın durduğu söylenebilir.
Sonuç
Sonuç olarak, ABD’nin Asya Pasifik veya Hint Pasifik açılımını sürdürmeye devam edeceği ve uzun vadeli rakibi olarak gördüğü Çin’le rekabete soyunacağı açıktır. Ancak, bu rekabetin bölgenin ekonomik gelişimi ve küresel barış ve istikrarı bozmadan gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu anlamda, Çin’in Covid-19 (koronavirüs) aşısı geliştirebilen az sayıda ülkelerden biri olduğu, üçüncü dünya ülkelerinin kalkınmasında (özellikle Afrika’da) önemli katkılarının olduğu ve Kuşak Yol Projesi gibi küresel ticareti hızlandıracak ve kolaylaştıracak projelere kaynaklık ettiği unutulmamalı ve bu ülke bir anda olumsuz bir konuma itilmemelidir. Zira Çin, hem nüfus, hem de ekonomi anlamında çok büyük ve küresel istikrar için olmazsa olmaz bir ülkedir. Üstelik Ukrayna’da savaşın devam ettiği bir dönemde, Çin’i uluslararası hukuk ve sisteme bağlı tutmaya çalışmak bence çok daha doğru bir tavır olacak ve dünyanın Soğuk Savaş dönemindeki gibi iki kutba bölünmesini engelleyerek, küreselleşmeyi geliştirecektir. Ancak Çin de, Şi Cinping döneminde giderek sertleşen politikaları konusunda özeleştiri yapabilmeli ve yeniden Deng Xiaoping dönemindeki mütevazı ve piyasa ekonomisini geliştiren tavra dönmelidir.
Tüm bu nedenlerle, ABD-Çin ilişkilerinde provokatif eylemlerden kaçınmak ve uluslararası uygun şekilde rekabet etmek tarafların yapabileceği en doğru tavırdır. Bu anlamda, Nancy Pelosi’nin ziyaretinin ABD’ye veya uluslararası sisteme katkısından çok zararı olmuştur denilebilir. Son olarak, Türkiye için en doğru tavır ise, gerginliklerden uzak durmak ve ekonomik ve siyasi gelişimine odaklanmaktır. Bu doğrultuda, kuşkusuz Türkiye’nin geleneksel müttefiki ABD olsa da, yeni bir küresel güç olan Çin ilişkiler de ihmal edilmemelidir.
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] BBC Türkçe (2022), “5 soruda Çin-Tayvan gerginliği”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/c2xgr235jrno.
[2] Ümit Alperen (2021), “Çin, Tayvan, Pasifik’te yeni dengeler, yeni krizler”, Fikir Turu, 01.11.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://fikirturu.com/jeo-strateji/cin-tayvan-pasifikte-yeni-dengeler-yeni-krizler/.
[3] Emre Aytekin (2022), “Çin-Tayvan anlaşmazlığı 70 yılı aşkın süredir askeri gerilimlere sebep oluyor”, Anadolu Ajansı, 01.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-tayvan-anlasmazligi-70-yili-askin-suredir-askeri-gerilimlere-sebep-oluyor/2650490.
[4] Bakınız; https://web-archive-2017.ait.org.tw/en/un-res-2758-voted-to-admit-communist-china.html.
[5] Bakınız; http://en.people.cn/200410/13/eng20041013_160081.html.
[6] BBC (2021), “China-Taiwan tensions: Xi Jinping says ‘reunification’ must be fulfilled”, 09.10.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-asia-china-58854081.
[7] BBC (2019), “Xi Jinping says Taiwan ‘must and will be’ reunited with China”, 02.01.2019, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-asia-china-46733174.
[8] David Brown (2022), “China and Taiwan: A really simple guide”, BBC, 03.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-asia-china-59900139.
[9] Legu Zhang (2021), “How China Misrepresents the U.S. ‘One China’ Policy on Taiwan”, Polygraph.info, 11.10.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.polygraph.info/a/factcheck-one-china-policy-principle/31499875.html.
[10] AlJazeera (2021), “Who are Taiwan’s diplomatic allies?”, 10.12.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2021/12/10/who-are-taiwan-diplomatic-allies.
[11] Bakınız; http://taipei.to.mfa.gov.tr/Mission.
[12] Bakınız; https://www.roc-taiwan.org/tr_tr/index.html.
[13] Tayvan Dış Ticaret Ltd. Şti., “Tayvan’ın Diplomatik Durumu ve Vize İşlemleri”, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: http://www.tayvanticaret.com/?page_id=20&fbclid=IwAR3lg0x0NJV_owzKfZx4wKrk4dwoqjqBC7_mk7lCbytIiAbsBGMUE181qt4.
[14] Freedom House, “Countries and Territories”, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://freedomhouse.org/countries/freedom-world/scores.
[15] Bloomberg (2021), “These Are All the Friends Taiwan Has Left in the World”, 10.12.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-12-10/taiwan-s-last-diplomatic-friends-make-up-0-2-of-global-gdp-map.
[16] Bakınız; https://www.congress.gov/bill/96th-congress/house-bill/2479.
[17] BBC (2021), “What is the ‘One China’ policy?”, 06.10.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-asia-china-38285354.
[18] U.S. Department of State (2022), “U.S. Relations With Taiwan”, 28.05.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.state.gov/u-s-relations-with-taiwan/.
[19] Lindsay Maizland (2022), “Why China-Taiwan Relations Are So Tense”, CFR, 26.05.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.cfr.org/backgrounder/china-taiwan-relations-tension-us-policy-biden.
[20] “THE ORDER OF PRECEDENCE OF THE UNITED STATES OF AMERICA”, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.state.gov/wp-content/uploads/2020/05/2020-Order-of-Precedence-FINAL.pdf.
[21] Christina Wilkie (2022), “Pelosi’s Taiwan trip is a new headache for Biden, increases tension with China”, CNBC, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.cnbc.com/2022/08/02/white-house-struggles-to-insulate-bidens-china-policy-from-pelosis-taiwan-trip.html.
[22] Wang Qi (2022), “China sternly warns Biden admin not to arrange Pelosi’s visit to Taiwan, PLA ‘will not sit idly by’”, Global Times, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.globaltimes.cn/page/202208/1271966.shtml.
[23] CRI Türk (2022), “Çin’in kara, deniz ve hava kuvvetleri savaşa hazır”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://criturk.com/cinin-kara-deniz-ve-hava-kuvvetleri-savasa-hazir/.
[24] NTV (2022), “ABD ile Çin arasında Tayvan Krizi: ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi Tayvan’da”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.ntv.com.tr/dunya/abdile-cin-arasinda-tayvan-krizi-abd-temsilciler-meclisi-baskani-pelosi-tayvanda,ZBrZmyaBaEqLPhc5Xwy_nQ.
[25] The Print (2022), “White House says nothing changed about One China policy, US does not support Taiwan independence”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://theprint.in/world/white-house-says-nothing-changed-about-one-china-policy-us-does-not-support-taiwan-independence/1065062/.
[26] Xinhua News (2022), “Statement by China’s Ministry of Foreign Affairs on Pelosi’s visit to Taiwan”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://english.news.cn/20220802/df586fce79c04a9282c05cd26e997bb3/c.html.
[27] CRI Türk (2022), “Wang Yi: Pelosi’nin Taiwan ziyareti, açık bir siyasi provokasyon”, 03.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://criturk.com/wang-yi-pelosinin-taiwan-ziyareti-acik-bir-siyasi-provokasyon/.
[28] CRI Türk (2022), “ABD’nin Çin Büyükelçisi Burns, Çin Dışişleri Bakanlığına çağrıldı”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://criturk.com/abdnin-cin-buyukelcisi-burns-cin-disisleri-bakanligina-cagrildi/.
[29] CRI Türk (2022), “Çin’in Su-35 jetleri Tayvan Boğazı’nı geçiyor”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://criturk.com/cinin-su-35-jetleri-tayvan-bogazini-geciyor/.
[30] CRI Türk (2022), “Çin: Sözde “Taiwan’ın bağımsızlığı” ayrılıkçı güçlerine meydanı boş bırakmayız”, ”, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://criturk.com/cin-sozde-taiwanin-bagimsizligi-ayrilikci-guclerine-meydani-bos-birakmayiz/.
[31] Wenxin Fan (2022), “China Tolerated Visit to Taiwan 25 Years Ago. It Now Sees That as Mistake.”, The Wall Street Journal, 02.08.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.wsj.com/livecoverage/nancy-pelosi-taiwan-visit-china-us-tensions/card/china-tolerated-a-visit-to-taiwan-25-years-ago-it-now-sees-that-as-a-mistake–VNK7ekOOP0Coch9JrB03.
[32] Cenk Tamer (2022), “Batı Asya’daki “I2U2” İttifakı: Yeni Bir “QUAD” mı?”, ANKASAM, 25.07.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.ankasam.org/bati-asyadaki-i2u2-ittifaki-yeni-bir-quad-mi/.
[33] The White House (2022), “Remarks by Vice President Harris at the Pacific Islands Forum”, 12.07.2022, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.whitehouse.gov/briefing-room/speeches-remarks/2022/07/12/remarks-by-vice-president-harris-at-the-pacific-islands-forum/.
[34] Ümit Alperen (2021), “Çin, Tayvan, Pasifik’te yeni dengeler, yeni krizler”, Fikir Turu, 01.11.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://fikirturu.com/jeo-strateji/cin-tayvan-pasifikte-yeni-dengeler-yeni-krizler/.
[35] Peter Gries & Tao Wang (2019), “Will China Seize Taiwan?”, Foreign Affairs, 15.02.2019, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2019-02-15/will-china-seize-taiwan; Derek Grossman (2018), “Beijing’s Threats Against Taiwan Are Deadly Serious”, Foreign Policy, 22.05.2018, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://foreignpolicy.com/2018/05/22/beijings-threats-against-taiwan-are-deadly-serious/; Ian Easton (2017), “Why China Plans to Invade Taiwan”, The National Interest, 11.12.2017, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://nationalinterest.org/feature/why-china-plans-invade-taiwan-23607; James Palmer (2016), “China Really Isn’t Joking About Taiwan”, Foreign Policy, 05.12.2016, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://foreignpolicy.com/2016/12/05/china-really-isnt-joking-about-taiwan/.
[36] İMMİB (2021), “Trans-Pasifik Ortaklığı’nın Potansiyeli ve Gelişmeler/ Dünya Gazetesi 21.06.2021”, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://immib.org.tr/tr/kose-yazilari-genel-sekreterden-transpasifik-ortakliginin-potansiyeli-ve-gelismeler.
[37] BBC Türkçe (2021), “Çin, Asya-Pasifik’te kendisine karşı oluşturulan ticaret anlaşmasına katılmak için başvuru yaptı”, 17.09.2021, Erişim Tarihi: 03.08.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58594904.
I don’t think the title of your article matches the content lol. Just kidding, mainly because I had some doubts after reading the article.