Bu kaçıncı geri adım atış?
Türkiye Cumhuriyetinin; partili de olsa, seçilmiş Cumhurbaşkanının; dış politikada, sürekli geri adım atması, ilk söylediklerinin arkasında duramaması, gerçekten çok üzücü.
ERDĞAN’ı sevsek de sevmesek de, Türk halkı olarak, partili Cumhurbaşkanının, iç politikaya dönük olarak hamasi beyanlarına rağmen, daha sonra, dış baskılara göğüs geremeyerek, verdiği sözünden geri dönmesi, artık usul ve alışkanlık haline geldi ve ülkemizin inandırıcılığı ve saygınlığı kalmadı.
Evet, İsveç ve Finlandiya’nın Nato üyesi olmalarına yönelik olarak ERDOĞAN’ın açıkladığı veto kararından geri adım atarak, bu iki ülkenin Nato’ya girişine vize vermek durumunda kalmasını gündem getiriyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdelena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in katılımıyla gerçekleşen dörtlü zirvede mutabakata varılarak alınan kararlar, tarafları bağlayıcı olmayıp, bir vaat içeren mutabakat kararlarıdır.
Bu kararlar; EROĞAN’ın gazını alan, hukuken hiçbir değeri ve uyulmaması halinde hiçbir müeyyidesi olmayan kararlar olup; PKK’nın terör örgütü olduğu açıkça vurgulandığı halde, PKK’nın uzantısı olan ve ERDOĞAN’ın terör örgütleri olarak kabul ettiği PYD ve YPG’nin, açıkça ve net bir şekilde terör örgütleri olduğunu vurgulayarak kabul eden bir beyan’a, mutabakat metninde yer verilmemiştir.
Aynı şekilde, FETÖ için de; açıkça terör ötgütü denilmemiş, sadece Türkiye’nin terör örgütü diye nitelendirdiği FETÖ denilmekle yetinilmiştir.
Dörtlü zirvenin Madrit mutabakat metninde; PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye ile tam işbirliği vaat edilmişse de, PKK’nın uzantıları olan terör örgütlerinin hangileri olduğu, PYD ve YPG’nin, PKK’nın uzantıları olan terör örgütleri olduğu, açıkça kabul edilmemiştir.
Terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede Türkiye ile dayanışma sergilenmesi vaat edilmişse de, PKK terörünün sair biçim ve tezahürleri içinde PYD ve YPG’ye açıkça yer verilmemiştir.
Bu şu anlama gelmektedir.
Madrit dörtlü zirvesinde varılan mutabakat metnine imza atan İsveç ve Finlandiya, Nato’ya kabul edildikten sonra; evet, PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye’nin yanında yer alacağız, işbirliği yapacağız ama, biz YPG ve PYD’yi, sizin gibi PKK’nın uzantıları olan terör örgütleri olarak görmüyoruz derlerse, ne yapacaksınız?
Nato; yeni konseptinde, terörle, terörizm ve terör örgütleriyle mücadeleyi görev alanı içinde kabul ediyor, üyelerine yönelik terör saldırılarında üye devletlere destek vereceğini kabul ediyor ama, hangi örgütlerin terör örgütü olduğuna da, Nato’nun patronu ABD ve Nato’nun Avrupa ülkelerinin karar vereceği ve onların kabulünün geçerli olacağı da unutulmamalıdır.
Nato’nun terörle mücadelesi; Nato’nun ve patronu ABD’nin terör örgütleri olarak kabul ettiği örgütlere yönelik olacaktır. Yani, ERDOĞAN ve Türkiye, PYD ve YPG’yi PKK’nın uzantıları terör örgütleri, FETÖ’yü de terör örgütü olarak kabul etmesi, ABD ve Nato’yu asla bağlamayacaktır.
Nato’nun patronu ABD ve diğer Nato üyesi batılı ülkelerinin, Suriyenin Kuzeyinde yerleşen ve fiilen bir Kürt Özerk Bölgesi oluşturan YPG ve PYD’ye terör örgütleri gözüyle bakmadığı, bu örgütlere ağır silah ve eğitim destekleri verdikleri de bilinen bir gerçek olup, bu gerçeklere rağmen, ABD’ye göz yumularak, İsveç ve Finlandiya’ya engel çıkarmanın, mantıklı hiçbir nedeni ve kuvveti harbiyesi de yoktur.
Güner Yiğitbaşı
29/06/2022
Hukukçu