11 Haziran Cumartesi günü Ankara’ya sağan şiddetli yağmur ve sellerden üç vatandaşımızın, (biri aracıyla sürüklenmesinden) ölümlerine neden olurken, pek çok köprü altı geçitlerine suların dolması ile araçlara sıkıntılar yaratmış, taşkın suların bazı ev ve dükkanlara dolmasına neden olmuştu.
Haftada iki kez kondisyon aletleri ile spor yapmaya giderim. Tam o gün spor çantamı elime alarak KKK karşısında bulunan Silahlı Kuvvetler spor okuluna spor yapmaya gitmiştim,
O gün saat 10 buçuk 11,00 civarında idim. Spor salonuna girip spor yaparken aniden bir sağanak bastırdı, peş peşe hiç durmadan gök gürlüyor şimşekler çakıyordu, bardaklardan sarnıçlardan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Hava öylesine kararmıştı ki gece sandım. 40 dakika kadar spor yaptıktan ve duş aldıktan sonra, baktım yağmur kesilmiş, ben de spor çantamı sırtlayıp eve gitmek üzere saat 16. 30 da (dört buçukta) yola düştüm.
KKK durağında EGO otobüsü geldi, bindim ama araçlar gıdım gıdım yol alıyordu. Meğer birçok köprü kavşağında olduğu gibi, İnönü Meydanındaki alt geçide su dolmuş araçlar zorlukla geçiyormuş. Sel sularının getirdiği çör çöplerle logarlar kapandığı için sel suları yığılmalara taşkınlara neden olmuştu. Sıkışan araçlar yolları tıkadığı için yığılan suları almak için gelen arozözler bir türlü yanaşamıyordu. Araçlar için yollar sıkıntılı olduğundan Batıkent’e gitmek için metroya bineyim diyerek ilk durakta olan Necatibey Metroya gitmek üzere yanındaki otobüs durağında ineyim dedim. Her zaman iki üç dakikada vardığımız ve ineceğim ilk durağa otobüs 15-20 dakikadan fazla bir rötarla varabildi. Çünkü yığılmalarda araç bir türlü gidemiyordu.
Böylece ilk durakta Necabey’de inip metroya aşağı doğru yöneldim, yolcular metrodan dışarı çıkıyorlardı ben de metro çalışıyor sanıyordum. Aşağı indim, güvenlik görevliler içeri giren yerlere şerit çekmişler, “metro çalışmıyor” dediler. Meğer su basmış. Haydaa geri dönüp otobüs durağına geldim, arabalar önden de arkadan da gıdım gıdım yavaş yavaş gidiyorlardı.
Yollarda belediye ASKİ arozözleri su basan yerleri köprü altındaki dolan suları boşaltmak için oralara yığılan araçlar yüzünden yanaşamıyorlar, yer yer polisler arozözler için yolları kâh kapatıyorlar kâh açıyorlardı.
Neyse otobüs durağında beklerken gelen otobüse bindim, Kızılay’a doğru yavaş yavaş da olsa gitmeye başladık. Beş dakikalık sonraki ilk durak Kızılay durağına yarım saatte zor vardık. Sırtımda çantam daha da ağırlaşmaya başladı, sol bacağımda kireçlenme varmış zaman zaman ağrıyordu. Sol bacağım ağrımaya başlarken beni taşımamaya direniyordu.
Sırtımda çanta, Çankaya Belediyesinin önündeki duraktan Batıkent’e doğru giden otobüslere binmek istiyordum. Nihayet 297 numaralı Batıkent Mesa’ya gitmekte olan özel halk otobüsüne zorlukla bindim. Otobüsün içi müthiş kalabalıktı, ayakta bile sıkış tıkış duruyorduk. GMK Bulvarında Tandoğan’a doğru yine otobüs zorlukla gidiyordu. Belediye sarayının yanındaki demiryolu köprüsünün altına su dolmuş, araçlar zorlukla geçiyormuş, o nedenle GMK Bulvarında Kızılay’a kadar yığılma olduğundan oldukça yavaş ilerliyorduk. Otobüsün içinde tutunmak için bir tutamaç bile bulmakta zorlanıyordum. Kızılay’dan Maltepe-Anadolu’ya her zaman beş on dakikada giderken, araçların yığılması nedeni ile 40 dakikada zorlukla Tandoğan’a (Anadolu) varabildik. Dizlerim ağrımaya başladı, ayakta duramıyordum; aman ayakta duramıyorum ben gitmekten vaz geçtim Tandoğan’da ineceğim, dedim Tandoğan (Anadolu) durağında indim.
Orada yarım saat kadar oturup dinlendim. Her zaman aynı durakta 220-221 numaralı özel halk otobüsleri evime yakın Batıkent-Jandarma’ya gittiği için sürekli ona biniyordum. Beklerken 220 geldi durağa bile yanaşmadı, o otobüste kalabalıktan binecek yer olmadığı için 220 hiç durmadan gitti.
Otobüsten ümidimi kesince metro ile Kızılay’a bari gideyim oradan Batıkent hattına bineyim dedim. Ankaray ile Kızılay’a varıp metroya indim, görevliler, “sel bastığı için metro Kızılay-Ulus arasında çalışmıyor, yukarı çıkıp otobüslerle Ulus’a gideceksiniz, Ulus Batıkent açık Ulus’tan metroya bineceksiniz” dediler.
Kızılay’da tekrar dışarı çıktım, duraklara doğru yürümeye başladım, sırtımdaki çantam daha bir ağırlaşmaya, dizlerim daha fazla ağrımaya başladı ve özellikle sol diz kapağımdan kireçlenme olduğu için hayli zorlanmaya başladım. Saat 18.30 (altı bucağa gelmişti). Telefonla eşimi arayıp yollarda sıkıntılarımı anlattım, bu gidişle eve hayli geç geleceğim sanırım, dedim. Badi adındaki Jekrasıl cinsinden küçük bir köpeğimiz var, onu her sabah akşam ben gezdirmeye çıkarırdım. Badi bağırıp çağırıp benim gelmemi beklermiş. Eşim, “Badi’yi ben bari gezdireyim, sen de ne zaman ulaşırsan o zaman gelirsin” dedi.
Kızılay’dan Ulus’a giden otobüslere binip Ulus’a vardım, oradan metroya aşağı yürümeğe başladım, sırtımdaki çanta daha da ağırlaşma ve dizim daha fazla ağrımaya başladı. Yolum Ulus Metrosuna aşağı doğru olduğu için, yolum ya yukarı doğru olsa idi, diye düşündüm, aşağı doğru olduğu için buruk bir tebessümle sevinir gibi oldum, şükrettim.
Ortapedi doktorum, “olabildiğince merdivenleri kullanma asansör ve yürüyen merdivenleri kullan” demişti. Ama gel gör ki, o gün şiddetli yağmurdan her olasılığa karşı güvenlik için metro asansörleri ve yürüyen merdivenleri pek çalıştırılmıyormuş.
İki saattir Batıkent’e gidecek otobüs ve metroya binmek için dolaşıp duruyorum. Ulus metrosunda Batıkent’ten gelen metroya bindik, her zaman Kızılay’a doğru gitmekte olan metro, sel basmasından yol kapalı olduğu için, aynı yoldan Batıkent’e doğru gidiyordu. Metro yine aynı şekilde müthiş kalabalıktı, sırtımda spor çantam zorlukla ayakta duruyorum, nihayet bir genç oturduğu yeri bana verdi, oturunca öyle sevindim ki, o gence dua ettim. Ona, “ömrün uzun olsun, düğünün güzün olsun, karşı takıma gol olsun” dedim, gülümsediler. (Rahmetli Zeynep ebem gençlere böyle dua ederdi).
Böylece yorgun argın, ne ki bitkin olarak akşamın 7.30nda eve ulaştım; Badi her zamanki geç kaldığımda sevincinden boynuma dolanırcasına bacaklarıma dolanıyor, ayaklarımı kokluyordu. Ben de onun başını okşarım adını söyledikçe mutlu olurdu.
Bu yazıyı bitirirken, okula gidip gelen çocuklar sıkıntı çekmesin diye, Ankara Valiliği okulları bir gün (13 Haziran) tatil edildiğin öğrendim. Demek ki meteoroloji o gün için de şiddetli yağmur olacağını bildirmiş olmalı.
Doğaya bitkilere hayat verdiği için yağmura atalarımız “rahmet” demişler. Ama şiddetli yağmur çevreye de böylesine zarar da veriyor.
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com