Yazım Üstüne – Cevat Kulaksız

“Matbuat (basın) hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” Atatürk 1923

Yazım Üstüne - Cevat Kulaksız

Emekli öğretmen olarak internette gazetecilik yapıyor, ülkenin sorunları, doğruları bazen de denk düştükçe iktidarı eleştiren çeşitli makaleler yazmaktayım. Gerek bir internet sayfasında gerekse bir sosyal paylaşım sayfamda, bu yönde eleştiri mahiyette yazılar yazıyor, bazen de bazı resim, karikatür ve yazıları paylaşıyorum. Bu böylece devam ederken, iki yıl kadar önce bir gün bilgisayarımdan interneti açtığımda sosyal paylaşım sayfamda şöylesine kin ve hakaret olan bir yazı ile karşılaştım;
-İyice CHP’nin köpeği olmuşsun, bizim köyde eskiden köpeklerin kulağını keserlerdi, daha iyi sadık olsun diye, sen de öyle olmuşsun” şeklinde bir yazı okudum, (soyadım Kulaksız ya). Okuyunca şaşırdım, şok oldum, ben hiçbir partinin ne üyesiyim ne bir partinin sempatizanı veya düşmanı değilim, diye düşündüm. Ekrana bakarken, hemen bunun cep telefonumla bir fotoğrafını çekeyim diye aklıma geldi ve cep telefonuma uzanırken yazı hemen silindi. Lüzumsuz birinin münasebetsizliği diye düşünerek önemsemedim.
Aynı yılda iktidarın,ülke sorunları, siyasi parti ve grupları hakkında, sadece doğru bildiklerimi belirten yazı ve paylaşımlara devam ederken, sosyal paylaşım siteme, sanki benim tarafımdan eklenmiş gibi benden habersiz porno fotoğraflarının eklendiğini ve böylece birilerince beni itibarsızlaştırma çabasının olduğunu anladım. Sosyal paylaşım siteme yerleştirilen porno fotoğraflarının altına, “arkadaşlar bu fotoğrafları ben koymadım, kim buraya koyuyor, yapmayın” diyorum veertesi günü tekrar konuyor, ben siliyorum tekrar koyuyorlar, ben altına “yapmayın” notumu yazıyorum ve fotoğrafları siliyorum. Bu hakaret ve itibarsızlaştırma girişiminin muhtemelen siyasal iktidarın yandaş paralı trolleri tarafından yapıldığını tahmin ettim.   
Meğer benim şifremi kırıp sayfama girerek beni itibarsızlaştırmak için porno fotoğrafları konurmuş.  Araya sosyal paylaşım şirketi girerek bana şöyle bir uyarı geldi: “Anladığımız kadarı ile sayfana şifre kırılarak girilmiş. Şimdi bizi takip ederek ve uyarılarımıza uyarak şifreni değiştireceğiz” dediler. Hemen şifreyi değiştirdik. Sosyal paylaşım sayfama bu porno fotoğraf koyma olayı bitti.
Herkesin bir çokların iktidarın politikalarını eleştiren, karikatürize eden yazılar yazıyor, karikatür, fotoğrafları ve videoları ben de sosyal paylaşım sitesinde paylaşmaya devam ediyordum. Paylaşımlarımın altına açıklayıcı yorumlar, yazılar yazıyordum. Bu paylaşımlarımın ve yazılarımın ara ara ya gizlendiğini ya da silindiğini görüyordum.  Bir gün bilgisayarımı açtığımda sosyal paylaşım sitem ekranında kırmızı renkli olarak, “DİKKAT ET” yazısını birkaç kez gördüm. Anladım ki, Abdülhamid hafiyeleri gibi her şeyimin izlendiğini gözlendiğini anladım,  
Covid 19 virüs salgının hızla yayıldığı 2019 yılının sonlarına doğru ve ilk haftalarda, Cumhurbaşkanlığınca 65 yaş üstü vatandaşlara kolonya ve maske dağıtılıyordu. Bir ekip araba ile mahallemizin sokağında dağıtım yapıyorlardı. Evin önüne çıktım, sağ komşuma sol komşuma verdiler, bize niye yok dedim, görevli “elimizdeki listeye göre dağıtıyoruz” dediler. Üzüldüm ve şaşırdım, milletin parası ile halka dağıtım yaparken bile seç kat-ayırımcılık yapıyorlar, diye düşündüm. Oysa hiçbir yazımda küfür hakaret içeren cümleler yoktu, salt eleştirdiğim, bazı olumsuz uygulamaları benzetmeler yaparak örnekleyip eleştirdiğim için önyargılı ve dışlayıcı tavır içinde oldukları görmüştüm. Demek ki, troller aşağıdaki yazım gibi muhalif gördüklerini Abdülhamid hafiyesi gibi takip ediyorlar, küçük bir açık gördüler mi hemen yargıya havale diyorlar diye düşündüm. İşte bu önyargılarla hakkımda çok daha önce yazdığım bir yazı hakkında soruşturma açıldığını anladım.

Bir Yazar Kitabında makalemden alıntı yapmış
Yönetimin aydınlar, gazeteciler, sanatçılar üzerinde baskıcı uygulamalarını eleştiren bir makalemde, Haşhaşi benzetmesi yaptığım için Ankara Başsavcılığının 27.01.2022 tarih ve 2021/6472 sayılı yazıları ile soruşturma açıldığını, telefonla bölgemizdeki polis karakolundan arandığımda öğrendim.
Tam bu sıralarda, Yazar Ergün Poyraz’ın İndeki Vaiz adlı kitabını okumaya başlamıştım. Rastlantı sonucu, Ergün Poyraz bu kitabının 14. Sayfasında, Fetullah Gülen’in yaşam öyküsünü anlatırken Laik T.C. ne Haşhaşilerden daha beter tuzak kurduğunu anlatıyor ve epey yıllar önce yazılarımı gönderdiğim ve sonradan kapanan Hakimiyeti Milliye adlı internet sitesinde yayınlanan bu konudaki makalemden alıntılar yaptığını gördüm. Ergün Poyraz 2014 yılında yayınlanan bu kitabına makalemden şu alıntıları yaptığını okudum:
Hakimiyet’i Milliye’den Cevat Kulaksız, Haşhaşileri mükemmel anlattığı yazısında “Haşhaşi Militanları nasıl yetiştiriliyordu” başlığı altında şu bilgileri veriyordu:
“…Alamut Kalesi’nin çevresinde bulunan köylülerden, çobandan tutun hemen herkes Hasan Sabbah’ın ajanları idi. Çevresinden izole edilmiş Alamut Kalesi’nin içi Haşhaşi militanlarının eğitim merkezi olduğu kadar, haşhaş bahçelerinin ve içinde huri gibi kızların hizmet ettiği gizemli bir yerdi. Buraya ilk gelenlere, örgüte yeni katılanlara, acemilere “mucipler” deniyor, eğitimden sonra yeteneklerine göre yönlendiriyorlardı. Ya “mümin” olurlar, ya “refik” olurlar, ya da o zamanın Müslümanlarına göre Hasan Sabbah’ın gerçek gücünü oluşturan “fedai” sınıfına seçilirlerdi.
Fedai dışındakiler durumlarına göre çevrede, devlet içinde propagandacı, misyoner olarak yetişirken, fedailer adeta bir terör, ölüm makinesi olarak eğitilirlerdi. Fedailer eğitilirken sıkı bir şekilde şu eğitim kurallarını alırlardı:
Hançerini saklamayı bilmek, aniden hançer çıkarmasını becerebilmek, kurbanın tam kalbine saplayabilmek ya da kurban zırhlı ise şah damarını kesmek; posta güvercinlerini, kendine alıştırmak, şifreleri akılda tutmak, Alamut ile süratli gizli haberleşmeyi sağlamak, bazen bir yörenin lehçesini öğrenmek, yöresel şive ile konuşmasını bilmek, yabancı bir bölgeye sızabilmek, bir çevreyle bütünleşeme becerisini bilmek, infaz saati gelene kadar kuşku çekmemek, avı bir avcı gibi izlemek, yürüyüşünü, giyişini, alışkanlıklarını, gezdiği yerleri akılda tutmak, yanına yaklaşılması zor biriyle yakınları ile ilişki kurup geliştirmek gibi şeyler öğretilirdi. Kurbanlardan birini öldürmek için, iki fedainin iki ay süresince keşiş kılığı ile bir manastıra kapandıkları anlatılır.
Hasan Sabbah bu hastalıklı, “dinci kinci” öğretisini yaymak için cennetin anahtarının kendisinde olduğunu çevresine inandırmış, bu sayede fedailer ve suikastçılar yetiştirmiş ve tarikatını sürdürmüştür. Haşhaş, içki ve huriler tarikatın büyütülmesinde, suikastçıların korkmadan eylem yapmasında ikna yöntemi olarak kullanılmıştır.
Aynı ruh ve sapkınlığı sürdüren günümüzün başka Haşhaşileri, militanlar da nice aydınlarımızı katletmediler mi? Sabahattin Ali’den, Çetin Emeç, Onat Kutlar, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu’na kadar isimlerini sayamadığımız yüzlerce, binlerce, aydınımız katledilmedi mi? Üstelik derin devlet midir, paralel devlet midir tarafından doğru düzgün katiller araştırılmadı bile, ne ki üstü örtüldü bunların…” (1)
Sanırım bu yazım 10-14 yıl önce yazılarımı göndermeye başladığım ve yönetmeni tarafından kapatılan şu anda internette yayında olmayan “Hakimiyeti Milliye” adlı sitede yayınlanmıştı.
27 Ocak 22 Batıkent Polis karakolundan telefonla çağırılınca 28 Ocak 22 günü aynı polis karakoluna giderek nedenini öğrenmek istedim. Yıllar önce yazdığım bir makalede, yönetimin baskıcı uygulamalarının Haşhaşilere benzetmem nedeni ile araştırıldığımı öğrendim. Aynı gün polis karakolunda verdiğim ifademde ben söylüyordum görevli polis yazıyordu. İfade tutanağımda şunlar yazılı idi:
Ankara C.Başsavcılığının 27.01.2022 tarih ve 2021/6472 sayılı talimatına istinaden davetiniz üzerine ifade vermek için geldim. Emekli öğretmenim, ayrıca internet gazeteciliği yapmaktayım. Talimatta belirtilen Haber Güncel isimli siteye makaleler göndermekte ve bu makalelerim internet üzerinden yayınlanmaktadır. Sormuş olduğunuz talimata konu makale bana aittir. İçeriğinde bin yıl önce Selçuklu Türklerine suikastlar yapan Haşhaşileri anlattığım yazımda, halen günümüzde sanatçılar, yazarlar, akademisyenler ve aydınlar üzerinde Haşhaşiler dönemini anımsatan baskılar ve uygulamalın görünce bağlantı kurmak istedim. Başkaca kötü bir maksadım yoktur. Benim kesinlikle hükümetimize, devletimize, Sayın Cumhurbaşkanımıza ve AK Parti hükümetine saygım vardır (bunları söylemedim polis eklemiş), kötü bir maksadım yoktur. Yazı eleştiri mahiyetindedir. Bu hususta söyleyeceklerim bundan ibarettir”.
Gerçek bir demokraside yaşıyorsak, kimseye küfür hakaret etmeden, sağlıklı bir toplum yaratabilmek için birbirimizi eleştirmek zorundayız, birbirimizle uygarca tartışmalıyız, eleştirmeliyiz ve böylece özgür basınla doğrular hakikatler bulunur ve çağdaş dünya çağdaş toplum bunu gerektirir. Medya dediğimiz gazeteler, televizyonlar, sosyal paylaşımlar topluma yönelik bu aydınlatma görevi yapar. Bu bağlamda tek adam yönetimi ve totaliter yönetimler ülkelerine daima gerilik, felaket ve yıkım getirmiştir. Dünyada 50 civarında Müslüman ülke var ve bu ülkelerin hepsinde demokrasi yoktur, hepsi de tek adamla yönetiliyor, hepsi de çağın en geri kalmış ülkeleridir. Tek adamla yönetilen bütün Müslüman ülkelerden milyonlarca insan yurdunu yuvasını terk edip, kimi zaman denizlerde boğularak, kimi zaman dağ başlarında donarak ve ölmeleri pahasına ilerlemiş çağdaş Avrupa ülkelerine gitmek için can atıyorlar.  Batı’ya Avrupa’ya gitmek için can atan bu insanlar neden Müslüman devletlerin en zengini Suudi Arabistan’a değil de Batı’ya gitmek istiyorlar; çünkü orada insan hakları yoktur ve adaletleri çağdaş değil.   
1950’den bu yana, Müslüman ülkelerin içinde bir tek Türkiye vardı “kör topal da olsa” demokrasi ile yönetilen. Ne yazık ki, 2017 de şaibeli anayasa değişikliği ile Türkiye tek adam yönetimine evirildi.  Dünyada yaşayarak görüyoruz tek adam yanılır, “el elden üstündür, herkes yanılabilir”. Nitekim o son referandumdan sonra yanlış uygulama ve yönetimle ülkemizde ekonomik düzen bozulmaya başlamış, enflasyon ve ekonomik sıkıntı zirveye ulaşmıştır, hepimiz de bunun sıkıntısını yaşamaktayız.   
O zaman en iyi yönetim şekli çok sesli gerçek demokrasidir ve şimdiki çağdaş Batı laik ve gerçek çoğulcu demokrasi ile çağdaşlığa, refaha ulaşmıştır.  İşte bu düşüncelerle internette eleştirel makaleler yazmaktayım. Tüm bunları yazarken kusur ve yanlış nerede. Nerede anayasada ifadesini bulan fikir ve ifade hürriyeti, nerede özgür basın yayın hürriyeti? Özgür basının olmadığı, fikir ve düşünceyi yayma hürriyetinin olmadığı bir ülkede asla demokrasi ve ekonomi gelişemez. İşte bu duygu ve düşüncelerle toplumu aydınlatmak amacı ile demokrasiyi, insan haklarını savunan, yönetimin yanlışlarını eleştiren yazılar yazmaktayım. Suç kusur bunun neresindedir.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE NEREDEYİZ

Yazım Üstüne - Cevat Kulaksız

Basın üzerine yapılan baskılar yüzünden Türkiye dünya sıralamasında işte bu hallere yani sonunculuğa düşürüldüğünü üzüntü ile izledik. Türk yönetimi ve Türk yargısı da Anayasamızda basın ve ifade özgürlüğünü koruyan hükümleri doğrultusunda davranmalı, basın üzerindeki baskıcı ve sansürcü uygulamada daha dikkatli özenli olmalı; içine girmeye çalıştığımız AB ülkeleri standartlarına göre basın ve ifade özgürlüğünü koruyan savunan kararlar vermelidirler. Basın ve yargı iktidarların, üstünlerin çıkarlarını değil, anayasanın, yasaların, evrensel değerlerin (AYM-AİHM gibi), gerçeklerin, halkın hukukunu korumalı ve savunmalıdır.  Unutmayalım ki, özgür basın ve özgür yargının, fikir ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülke asla çağdaşlık olamaz, sonunda hepimiz her vatandaş bunun sıkıntılarını çekeriz. Aşağıdaki sıralamada nerede olduğumuza bir bakın, kararı siz verin yorumu siz yapın.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2020 Yılı Dünya Basın Özgürlüğü İndexi sıralamasını yayınladı, bu üzüntü verici sıralama aşağıdadır ve Türkiye en sonuncudur. Listede 180 ülke var:

1. Norveç
2. Finlandiya
3. Danimarka
4. İsveç
5. Hollanda
6. Jamaika
7. Kosta rika
8. İsviçre
9. Yeni Zelanda
10. Portekiz
11. Almanya
12. Belçika
13. İrlanda
14. Estonya
15. İzlanda
16. Kanada
17. Lüksemburg
18. Avusturya
19. Uruguay
20. Surinam
21. Samoa
22. Letonya
23. Namibya
24. Lihtenştayn
25. Capa Verde
26. Avustralya
27. Güney Kıbrıs
28. Litvanya
29. İspanya
30. Gana
31. Güney Afrika
32. Slovenya
33. Slovakya
34. Fransa
35. İngiltere
36. Trinad ve Tobago
37. Andorra
38. Burkina Faso
39. Botsvana
40. Çek Cumhuriyeti
41. İtalya
42. Güney Kore
43. Tayvan
44. Doğu Karayipler
45. ABD
46. Papua Yeni Gine
47. Senegal
48. Romanya
49. Guyana
50. Tonga
51. Şili
52. Fiji
53. Belize
54. Madagaskar
55. Dominik
56. Mauritius
57. Nijer
58. Bosna Hersek
59. Hırvatistan
60. Gürcistan
61. Ermenistan
62. Polonya
64. Seyşeller
65. Yunanistan
66. Japonya
67. Bhutan
68. Fildişi Sahili
69. Malavi
70. Kosova
71. Togo
72. Tunus
73. Moğolistan
74. Salvador
75. Komoros
76. Panama
77. Kuzey Kıbrıs
78. Batı Timor
79. Maldivler
80. Hong Kong
81. Malta
82. Kırgızistan
83. Haiti
84. Arnavutluk
85. Sierra Leone
86. Lesoto
87. Gambiya
88. İsrail
89. Macaristan
90. Peru
91. Moldova
92. Kuzey Makedonya
93. Sırbistan
94. Guina Bissau
95. Liberya
96. Ukrayna
97. Moritanya
98. Ekvator
99. Etiyopya
100. Paraguay
101. Malezya
102. Lübnan
103. Kenya
104. Mozambik
105. Karadağ
106. Angola
107. Brezilya
108. Mali
109. Kuveyt
110. Guine
111. Bulgaristan
112. Nepal
113. Benin
114. Bolivya
115. Nijerya
116. Guatemala
117. Nikaragua
118. Kongo Brazzaville
119. Endonezya
120. Zambiya
121. Gabon
122. Afganistan
123. Çat
124. Tanzanya
125. Uganda
126. Zimbabve
127. Sri Lanka
128. Ürdün
129. Katar
130. Kolombiya
131. Arap emirlikleri
132. Orta Afrika
133. Fas
134. Kamerun
135. Uman
136. Filipinler
137. Filistin
138. Güney sudan
139. Myanmar
140. Tayland
141. Esvatini
142. Hindistan
143. Meksika
144. Kamboçya
145. Pakistan
146. Cezayir
147. Venezüella
148. Honduras
149. Rusya
150.Demokrtk Kongo
151. Bangladeş
152. Breni
153. Beyaz Rusya
154. Türkiye

 Cevat Kulaksız. 

(1) İndeki Vaiz Ergün Poyraz Tanyeri Yay. 2014 sf. 14-15

Bir Cevap Yazın

siegram sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et