İslam’ın şiarı, ilk insandan bugüne Allah’ın evi olan Kabe’dir. Her yıl, Şevval, Zilkade ve Zilhicce aylarında gerçekleşen hac ibadeti, İslam’ın önemli yükümlülüklerinden biridir. Müslümanlar, bu ibadeti Hz. Peygamber’in uyguladığı şekilde gerçekleştirmeye özen gösterirler ve bu doğrultuda Kur’an ve Sünneti en iyi şekilde öğrenmeye çalışırlar.
Haccın farz olduğu Kur’an’da birkaç ayette (Hac 22/26-29, Ali İmran 3/96-97, Bakara 2/158, 196, 197) açıkça belirtilmiştir. Hac ibadeti, maddi durumunu yerine getirebilecek durumdaki Müslümanlar için farz kılınmıştır.
Hac ibadetinin farz oluşu ayetlerde belirtilmesine rağmen, bu ibadetin nasıl yapılacağı konusunda detaylar hadislerden, sahabe sözlerinden ve uygulamalarından öğrenilir. Hz. Peygamber, sahabelerle birlikte hac ibadetini yerine getirmiş ve onlara nasıl yapılacağını bizzat öğretmiştir. Hac ibadetinin nasıl yapılacağına dair gelen rivayetlerden farklı yorumlar ortaya çıkmış ve mezhepler arasında farklı görüşler oluşmuştur.
Bugün, Müslümanlar arasında dört yaygın mezhep bulunmaktadır. Bu mezhepler (Hanefi, Şafi, Maliki, Hanbali), Kur’an ve Sünnet’e yaklaşımları farklı olmasına rağmen, hepsi İslam’ın özünü korumayı hedeflerler. Hanefi ve Maliki mezhepleri, benzer zamanda ortaya çıkmış olup, İmam Muhammed gibi ortak öğretmenlere sahiptir. İmam Muhammed, Hanefi mezhebinin önde gelen isimlerinden biridir ve aynı zamanda İmam Maliki’nin de talebesidir. Dolayısıyla, bu iki mezhep arasındaki ilişkiyi ve benzerlikleri anlamak için İmam Muhammed’in görüşleri önemlidir.
Hac, lügatte büyük bir şeye yönelmek, kastetmek anlamına gelirken, İslam’da belirli bir konuma, özellikle Kâbe’ye belirli vakitlerde belirli şartlarla yönelmeyi ifade eder. Hac ibadeti Kur’an’da emredilmiştir. Hac suresinin 27. ve 28. ayetlerinde, insanlara haccı ilan etme görevinin Hz. İbrahim’e verildiği ve haccın farz kılındığı belirtilmektedir.
Hac ibadeti için belirli şartlar bulunmaktadır ve Hanefi ve Maliki mezhepleri arasında bu şartlar konusunda birçok benzerlik ve farklılık bulunmaktadır. Örneğin, kişinin hac ile yükümlü olması için akil, bâlig ve hür olması, bedenî ve mâlî yeterliliğinin bulunması gerekir. Hanefi ve Maliki mezhepleri arasında bu noktada ittifak vardır.
Hanefi mezhebinde, hacın farz olması için kişinin masraflarını karşılayabilecek durumda olması ve geri dönünceye kadar ailesinin geçimini sağlayabilecek nafakası bulunması gerektiği belirtilir. Ayrıca, Hanefi mezhebinde hacın farz olabilmesi için Müslüman olmayı, hacın farz olduğunu bilme şartı da eklenmiştir. Maliki mezhebinde ise kişinin sağlıklı olması, yol güvenliğinin bulunması ve boşanma veya vefat iddeti bekleyen hanımların sürelerini tamamlamış olmaları gibi ek şartlar bulunur.
Hanefi ve Maliki mezhepleri arasında, hac ibadetinin nasıl yapıldığına dair farklı yaklaşımlar ve yorumlar bulunmaktadır. Örneğin, Hanefi mezhebinde hacın farzları üçtür, bunlardan ikisi rükün olarak kabul edilirken biri sıhhat şartıdır. Maliki mezhebinde ise dört rüknü bulunur ve farklı ibadetlerin farziyeti konusunda farklı bir yaklaşım vardır.
Her iki mezhepte de hac ibadetinin sıhhati için belirli şartlar bulunur ve bazı yasaklar getirilmiştir. Hanefi ve Maliki mezhepleri arasında, özellikle ihram döneminde bazı davranışlardan kaçınma ve belirli giyim kuralları gibi yasaklar konusunda benzerlikler bulunur. Ancak bazı farklılıklar da vardır, örneğin, Mâlikî mezhebinde sürme kullanmak yasak iken Hanefi mezhebinde caizdir.
Sonuç olarak, Hanefi ve Maliki mezhepleri arasında hac ibadetinin nasıl yapılacağı konusunda benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Her iki mezhep de, hac ibadetini Kur’an ve Sünnet’e dayanarak en doğru şekilde yerine getirme gayretindedir.