Erzincan’daki Çöpler Altın Madeni Krizi: Toprak Kayması ve Çevresel Riskler

Erzincan'daki Çöpler Altın Madeni Krizi: Toprak Kayması ve Çevresel Riskler

Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni, 13 Şubat’ta meydana gelen toprak kaymasıyla gündeme geldi. Kayma sonucunda dokuz işçi toprak altında kaldı ve henüz kurtarılamadı. Bu olay, siyanür tartışmalarını da beraberinde getirdi. Madende yaşanan olayları adım adım inceleyelim:

Çöpler Altın Madeni’nde, toprak kaymasının meydana geldiği bölge liç alanı olarak biliniyor. Liç alanı, altın cevherlerinin ayrıştırıldığı ve siyanürlü solüsyon borularının bulunduğu bir bölge. İşlemler sırasında kullanılan siyanür, altını kayaçlardan ayırarak çözelti havuzlarına akıtılıyor.

Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel’e göre, madenin liç alanı katmanları bir merdivene benziyor; her kat için belirlenen bir uzunluk bulunuyor.

Olayın ardından madende hangi ağır metallerin bulunduğuna dair resmi bir açıklama yapılmadı.

Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu’ya göre, maden işçileri bir haftadan fazladır yöneticilerini uyarıyordu; yarıklar ve güvenlik endişeleri vardı.

Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan bu olayın sebebi, projedeki hatalardan ya da uygulamadaki yanlışlıklardan kaynaklanmış olabilir.

Maden, Fırat Nehri’nin yanında ve bir fay hattının üzerinde bulunuyor.

Madenin kuruluş süreci 2008 yılında başladı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan olumlu karar alındı. İnşaat çalışmaları 2009’da başladı ve 2010’da altın üretimine geçildi.

Madenin işletmecisi Anagold Madencilik’in yüzde 80’i Amerika Birleşik Devletleri merkezli SSR Mining’e, yüzde 20’si Çalık Grubu’na bağlı Lidya Madencilik’e ait.

ilic copler fay hatti

Kırmızı çizgi Çöpler Altın Madeni üzerinden geçen fay hattını gösteriyor.

Siyanürleme altın ayrıştırmada sık kullanılan bir yöntem

Siyanürleme, altın ayrıştırmada sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak bu yöntemin çevresel ve insan sağlığına olası zararları nedeniyle tartışmalı olduğu bilinmektedir. Anagold Madencilik ve Çevre ile ilgili kaygılar, siyanür sızıntısının Fırat Nehri’ne veya toprağa karışması endişeleriyle ilgilidir.

Altın madenciliği süreci genellikle jeologlar tarafından altın yataklarının tespitiyle başlar ve daha sonra maden mühendisleri tarafından sondajlarla arama işlemi gerçekleştirilir. Altının çıkarılmasından sonra ayrıştırma süreci başlar, ve bu aşamada siyanürleme sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Siyanürleme, düşük dereceli cevherlerin dahi ayrıştırılmasını sağlayarak etkili ve ekonomik bir seçenek sunar.

Ancak, siyanür kullanımının çevresel etkileri ve diğer ağır metalleri harekete geçirme potansiyeli nedeniyle endişe yaratır. Dünya genelinde, altın ayrıştırmada siyanürleme yaygın bir yöntemdir, ancak bazı Avrupa ülkeleri bu yönteme lisans vermemektedir. Geçmişte yaşanan maden kazaları ve çevre felaketleri, siyanürlemeyle altın ayırma yöntemine karşı yasaklama çabalarını artırmıştır.

fay hatti haritasi

Türkiye diri fay hattı haritası (siyah çizgiler), Erzincan Çöpler Altın Madeni alanı (kırmızı çizgi).

Madende 2021 yılında siyanür sızıntısı yaşandı ve bu çevreye zarar verdi. Şirkete yüksek bir idari para cezası uygulandı ve adli soruşturma başlatıldı.

Siyanür, altın ayrıştırma sürecinde sıkça kullanılan bir kimyasaldır. Siyanür kullanımı çevre ve insan sağlığı için ciddi riskler oluşturabilir.

Fırat Nehri’nin yakınlığı nedeniyle, madenin çevreye zarar verme potansiyeli büyük bir endişe kaynağıdır.

ilic ced

Resmi açıklamalara göre şu an için bir siyanür sızıntısı söz konusu değildir. Ancak uzmanlar, numune sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılması gerektiğini belirtmektedirler.

Çöpler Altın Madeni’nin bulunduğu bölgede çevre felaketlerinin yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşımaktadır.

Kötü senaryo: Fırat Nehri’ne siyanür sızabilir mi?

13 Şubat 2024’te toprak kayması sonrasında merak edilen en önemli konu, olayın bir çevre felaketine yol açıp açmayacağı oldu. Çünkü Çöpler Altın Madeni, Fırat Nehri’nin yanında ve nehre olası bir sızıntı yaşanırsa hem Türkiye’yi hem de Ortadoğu’yu besleyen kaynağın zehirlenmesi anlamına gelecek.

Konuyla ilgili ilk resmi açıklamalara göre ise, şu an bir sızma söz konusu değil. Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, “Şu anda bir sızma söz konusu değil. Olsa bunu size açıklarız. Fırat Nehri’ne sızma söz konusu değil. Toprak kayması oldu, yani bu toprak kayması dışında herhangi bir problem yok. Bütün ekipler geliyor, buradaki bütün kontrolleri yapacaklar” açıklamasında bulundu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın açıklamasında ise, “toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarının kapattırıldığı” bilgisi yer aldı.

Yani resmi makamlara göre bir risk yok. Teyit’in ulaştığı Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel’e göre ise risk yok demek için bakanlığın ve yetkililerin numune sonuçlarını şeffaf bir biçimde açıklaması gerekiyor. Çünkü, çöken yığın 1 kilometre kadar kaydı. Bu yığının kaydığı alanın zemininde ise çöp yığının olduğu gibi membran ve geçirimsiz kil gibi malzemeler bulunmuyor. Yani, çöken yığının bir kısmı dere yatağına ve toprağa kaydı.

Riski belirleyebilmek için de kuyular açılıp numune alınması ve ölçüm sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor.

Teyit, konuyla ilgili bölgeyi ziyaret eden eski TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Çevre Mühendisi Baran Bozoğlu’na da ulaştı. Bozoğlu, arama bölgesinin balçıklı olması sebebiyle henüz işçilerin giremediğini, incelemelerin metal dedektörlerle yapıldığını söylüyor. Bozoğlu, bölgede ciddi bir çevresel riskle karşı karşıya olunduğu görüşünde. Çünkü bu atıkların Sabırlı Deresi üzerine yıkıldığını ve atıkların yağışla beraber yeraltı suyuna karışarak Fırat Nehri’ni kirletebileceğini söylüyor.

Ayrıca Bozoğlu, bölgede Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün menfez çalışmaları yaptığını tespit ettiklerini, bu yüzden öncesinde herhangi bir önlem alınmadığını gördüklerini belirtiyor. Bozoğlu’na göre olası kimyasal atık sızmasını belirleyebilmek için de 24 saat içerisinde Fırat Nehri’nin üzerine mobil izleme cihazları kurulmalı ve buralardan alınacak numunelerin hızlıca analiz ettirilmeliydi. Ancak henüz bölgede mobil laboratuvarlara rastlanmıyor.

Özetle, resmi açıklamalar bir risk olmadığını söylese de uzmanlara göre risk olmadığını söylemek için numune sonuçlarının kamuoyuyla şeffaf bir biçimde paylaşılması gerekiyor.

Bir Cevap Yazın

siegram sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et