Ülkemiz; en başta ekonomisi olmak üzere, her alanda tarihinin en büyük buhranını ve felaketini yaşamaktadır.
İş başındaki tek adam; acz içinde olup, ülkeyi yönetememektedir, etrafını dalkavuklar ve yetersizler sarmış, ehil kadroları tükenmiş ve hala her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiği yanılgısı içinde debelenmekte, çaresiz süresini tamamlamanın ve yeniden seçilmenin telaşı içinde bocalamakta ve ülke her geçen gün daha da kötüye gitmekte, demokrasiye ve halk iradesine saygılı halkımız da, sandık ve demokratik yol dışında bir çıkış yolu arayışını ve bunun sonucunda oluşacak karanlık bir maceraya girişmeyi, şimdilik asla düşünmemektedir.
Halkın bu demokratik sağduyusunu, sabrını ve ferasetini; en başta saray ve iş başındaki iktidar olmak üzere, hala armudun sapı üzümün çöpü diyerek, yeni iktidarın en büyük adayı Millet İttifakına burun kıvıran, Cumhurbaşkanı adayı şu olursa oy veririm, bu olursa oy vermem diyerek ortalıkta dolaşan sözüm ona muhalif halk kesimi, Millet İttifakının bileşeni ve Millet İttifakına girip girmemekte hala tereddüt yaşayan ve adeta naz eden, oturmuş olan Millet İttifakı isminin değiştirilmesini ittifaka girmek için şart koşan partiler ve mensupları, anlamak ve çok doğru değerlendirmek zorundadırlar.
Bu, yapılması gereken akılcı değerlendirme, ülkenin demokratik geleceği, selameti ve birliği için hayati bir önem taşımaktadır.
Ülkenin içinde bulunduğu bu zor koşulları aşabilmek için önkoşul olan, iş başındaki saray yönetiminin demokratik seçimlerle iş başından uzaklaştırılabilmesi için, muhalefetin elinde bulunan malzemenin en doğru bir şekilde değerlendirilmesi, yurtseverliğin gereğidir.
Sevelim veya sevmeyelim, çok yeterli veya az yeterli bulalım veya bulmayalım, bugün iş başındaki saray iktidarına karşı demokratik muhalefet görevini en etkin bir şekilde yapan partilerimiz arasında, başı CHP ve onun lideri KILIÇDAROĞLU’nun çektiği gerçeğini, hepimizin kabul etmesi zorunludur.
KILIÇDAROĞLU ve ekibi; elinden geldiğince fedakarca muhalefet görevlerini yapmakta, iş başına geldiklerinde, Millet İttifakının bileşeni partilerle, onların da destekleriyle (Dostlarıyla)ülke için yapacaklarını, somut öneri ve projeleriyle açıklamaktadır.
Bu itibarla, ülkenin içinde bulunduğu bu zor koşulları aşabilmek, ülkeye demokrasiyi tekrar geri getirebilmek, ekonomik sorunları çözebilmek, tekrar parlamenter sisteme geri dönebilmek için; hiçbir muhalif kişi ve partilerin, ben o yemeği beğenmiyorum, o yemeği yemem diyerek annesine naz yapan çocuklar gibi, şımarıklık ve naz yapma hak ve lüksleri yoktur. Herkesin, haddini bilmelerinin zorunlu olduğu bir dönemin içindeyiz.
KILIÇDAROĞLU; muhalefetin ve Millet İttifakının lokomotifi CHP’nin Genel Başkanı olarak yaptığı konuşmalarında, Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkça ima etmekte, ancak demokratik kişiliğinin gereği, kendisine sorulduğunda, Millet İttifakı bileşeni partilerin de uygun bulmasının gerekliliğini açıkça vurgulamaktadır.
Şayet Millet İttifakı, ortak bir aday gösterecekse ki; göstermelidir, bu adayın KILIÇDAROĞLU olması, ittifakın en büyük partisinin ve ülkenin neredeyse birinci partisi olma aşamasına gelen ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak, en doğal hakkıdır, demokratik geleneklerimiz de, aday olarak KILIÇDAROĞLU’nu işaret etmektedir.
Bazı muhalif halk kesiminin ve Millet İttifakı bileşeni partilerin; KILIÇDAROĞLU yerine, İMAMOĞLU, YAVAŞ gibi, CHP li diğer kişileri, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istediklerini açıklamaları, ayıptır, günahtır, demokratik geleneklere ve hakkaniyete aykırıdır. Yeni sistemde Cumhurbaşkanının etkinliğinin azaltılacağı, tüm görev, yetki ve sorumluluğun yeniden tesis edilecek Başbakan’a ait olacağı gerçeğine rağmen, KILIÇDAROĞLU’na haksızlık yapılması, onun adaylığının hor görülmesi, demokratik geleneklere aykırı olarak, emrindeki kişilerin aday yapılmaya çalışılması, ülkeye ihanettir, şımarıklık kendini bilmezlik ve hadsizliktir.
Hem demokrat, ülke sever, muhalif ve ERDOĞAN karşıtıyım, ülke batıyor diyeceksin, hem de beğenmediğin ERDOĞAN gibi kimlik siyasetinin batağına girerek, KILIÇDAROĞLU alevi olduğu için oy vermezler seçilemez diyeceksin, sen adamın namusuna, dürüstlüğüne, liyakatine, birikimine mi oy vereceksin, yoksa mezhebine mi?
Sana ne adamın mezhebinden, sen sünnisin de ne olmuş, KILIÇDAROĞLU’ndan daha mı namuslusun, daha mı bilgili ve liyakat sahibisin? Sen önce kendini ortaya koy ve düşün bakalım, bu ülkeye ne hayrın oldu?
Keşke bu ülkenin 84 milyon insanı da; laik ve alevi olabilseydi de, bu günleri hiç görmemiş olsaydık.
KILIÇDAROĞLU; uzun süre bürokraside üst görevler icra etti, en önemli bakanlıklardan biri olan Maliye Bakanlığının saygın kurumlarında üst düzey yöneticilikler yaptı, eğitimli, namuslu ve birikimli, siyasetin içinde de uzun yıllar kalıp CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturarak, ülkeye siyasette de hizmetler yapan, ülkemizin ölçeğinde çok değerli bir siyasetçi, her şeyden önce insan gibi insan, dürüst ve ve namuslu, devlet hazinesini emanet edebileceğimiz değerli bir kişi.
Bize göre, KILIÇDAROĞLU; demokratik nezaketi bırakmalı ve isteyen peşimden gelir isteyen gelmez, Millet İttifakı dağılır veya genişler, ben elimden geleni yaptım diyerek restini çekmeli, ülkesini seven ama hala naz ve şımarıklık yapan sözde muhalifler, külahlarını önlerine koyarak düşünürken, kendine güvenen bir lider edasıyla, Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu derhal açıklamalıdır.
Güner Yiğitbaşı
10/02/2022
Hukukçu