Son senelerde ülkemizde gizli tanık kavramının kamuoyunda çok tartışılması ve bu kavramın adil yargılanma hakkıyla doğrudan ilgisinin bulunması, Anayasa Mahkemesinin kararlarını dahi tartışılır kılması nedeniyle, ceza yargılamasında tanık delilinin ne anlama geldiğini, delil olarak önem ve niteliğini yazma gereğini duymuş bulunuyoruz.
Tanık delili; ceza yargılamasında, eskiden olduğu gibi, günümüzün çağdaş ceza ve ceza usul hukukunda da, hala vazgeçilemez önemini muhafaza etmektedir.
Tanık nedir, kimlere tanık deriz ve tanık sıfatıyla kimlerin ifadesine başvururuz?
Tanık; gördüğünü ve bildiğini anlatan. bilgi veren kişidir, kelime anlamı itibariyle.
Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan tanığa yaptırılacak yemin metnini düzenleyen 55. maddede de, ””Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim. “ yazılıdır.
Bu yemin metninden de anlaşılacağı üzere; tanık ceza yargılamasına konu somut eylemle ilgili olarak bilgi sahibi olan kişidir. Suçtan mağdur olan, kendisine yönelik suç teşkil eden eylemin muhatabı kişi de, mağdur tanık sayılır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus; bu bilgi, doğrudan görgüye ve görgüyle birlikte, eş zamanlı doğrudan duyuma dayalı olmalıdır.
Dedikodulara, eylemden sonra, başkalarının söylemlerine dayalı olarak dolaylı duyulanlardan elde edilen bilgiler, tanığa sorulmamalı ve tanık beyanı olarak delil kabul edilmemelidir.
Ceza Yargılamasında; gizli tanıklık kurumu ve gizli tanık yoktur.
Ceza yargılamasında; tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması, kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; dinlenen tanıkların kimliklerinin saklı tutulması için, adalete zarar vermeyecek gerekli önlemlerin alınması ve tanıkların korunması kurumu vardır.
Nitekim CMK nın 58. maddesinin 2. fıkrasında; yer alan; “Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. “ hükmü ile
4. fıkrasında yer alan; ”Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili kanunda düzenlenir. “ hükmü bizim bu görüşümüzü doğrulamaktadır.
Ceza Yargılamasında sadece tanık vardır, gizli tanık adı altında, bin bir vaatlerle, menfaat sağlanarak, sonradan yaratılan, kumpas davalarda kullanılan, ceza adaletini saptıran, düzmece ve sunni yalancı tanıklık kurumu yoktur. Tanıklık yapanların korunması söz konusudur.
CMK nın 58. maddesinin 4. fıkrasına istinaden tanıklık yapanların korunması için alınacak tedbirleri düzenleyen 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu, konuyu saptırmış amacını aşan hükümlerle, tanıklık kurumunu güvenilmez kılmış ve adeta gizli tanık yaratmıştır.
Eylemden çok sonra ortaya çıkan ve tanıklık yapacağını söyleyen veya adaleti saptırmak için tanık yaratma çabasına düşen resmi görevlilerin vaad ve garantileriyle elde edilen, duruşmaya dahi gelmeden, çapraz sorguya tabi tutularak, reaksiyonlarından ve davranışlarından verdikleri beyanlarının güvenilir olup olmadığı konusunda bir kanaat edinme imkânından yoksun kalınan kişiler, ceza yargılamasında meşru tanık olarak kabul edilemezler ve bunların güvenden yoksun beyanlarına dayalı olarak mahkumiyet kararı kurulamaz, bunların beyanları tanık delil olarak asla kabul edilemez ve edilmemelidir de.
Tanık; tanıklık yaptıktan sonra korunur ve gizlenir. Önceden gizlenerek bilgisine başvurulana tanık denemez.
Bırakınız gizli tanık diye ortaya sürülen çoğu zorlama ve düzmece yalancı tanıkları; açıkça beyanda bulunan normal tanıkların beyanları dahi; ceza yargılamasında kesin delil olarak kabul edilemez, çiğ süt emmiş, yaptığı yemine rağmen, şu veya bu sebeple yalan söylemeye meyilli insan unsuruna dayalı tanık beyanları, parmak izi, DNA verileri, balistik inceleme raporları, kan örnekleri gibi kesin delil niteliğindeki delillerden farklı olarak, sadece takdiri delil vasfında olup, yargıç; diğer delillerle birlikte, tanık beyanlarını da vicdani kanaatine göre değerlendirerek bir hükme varmalıdır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse; bizim ceza yargılama hukukumuzda gizli tanıklık yoktur. Var olan şey; örgütlü suçlarla sınırlı olarak, adalete ve maddi hakikate ulaşmaya zarar vermeden, savunma ve adil yargılanma hakkını ihlal etmeden, ölçülü ve sınırlı tedbirlerle, tanıklık yapanların, sadece korunma altına alınmasıdır.
Ülkemizin adalet geçmişinin çöplüğü; gizli tanıkların gerçek dışı beyanlarıyla oluşturulan ve kurulan kumpas davalarının ve mahkumiyet hükümlerinin buruşturularak atıldığı dosyalarla dolup taşmıştır.
Nedir bu gayretiniz?
Yaratılan gizli tanıklarla, adil olmayan yargılama ve hukuk dışı delillerle bir masuma ceza vereceğinize, bir masumun ceza almasına yol açacağınıza, şu veya bu sebeple yargılanamayan suçlulardan geçilmeyen, suçlu cenneti olan ülkemizde, bir başka suçlu da serbest dolaşsa ne olur sanki?
Güner Yiğitbaşı
21/02/2022
Hukukçu