19 Şubat 2022 günü Ostim metro durağına gitmek üzere, evimin yakınındaki duraktan ring otobüsüne bindim. Yanıma, Şereflikoçhisar’ın Acı Kuyu köyünden olduğunu öğrendiğim, Sanayi Bakanlığından emekli olduğunu anlatan ve adının Turgay Ekinci olduğunu söyleyen yeni emekli biri oturdu.
Benim bir huyum var, yan yana geldiği, birlikte oturmaya başladığım kimseleri elimden geldiğince onunla konuşmaya gayret eder, onu konuşturmaya çalışırım.
Ben de Kaman Yelek köyündenim, bizim köyün yamaçlarından dağından Hirfanlı Baraj gölü karşısındaki Şereflikoçhisar köyleri Acı Kuyu dahil görünürler. Ona, “benim köyümden sizin köyler dağlar apaçık görünür” dedim ve aramızda samimi bir hava oluşmaya başladı. Turgay Ekinci, Kaman ve köylerinden pek çok kimselerin adlarını saydı “tanır mısın”, dedi. Anlatmaya başladı:
“Sizin köylerden Toklümen’den(1) öteki köylerden kağnılarla, eşeklerle üzüm, armut, fasulye satmaya gelirlerdi. Sabaha pahalı sattıklarını akşamleyin azaldıkça yarı fiyatına satarlardı; çünkü o sebzeler, meyveler eşeklerde kağnılarda sallanı sallanı ezilmeye başlar, onun için akşama doğru üçe beşe bakmazlar yok pahasına satıp giderlerdi”.
(1950 li yıllarda ben de küçüklüğümde rahmetli babamla o taraftaki köylere kağnı ile armut satmaya gitmiştik, misafir olduğumuz evde gece yatarken kağnıdaki armutların yarısını çalmışlardı)
Ona sordum kaç yaşındasın, kaç doğumlusun? O da “1956 doğumluyum” dedi. Ona tam da Menderes zamanında doğmuşsun dedim. Menderes Köy enstitülerini kapattı, Kırşehir’imizi vilayetken kaza yaptı, dedim. Ben Menderes deyince Turgay Ekinci, Menderes’le ilgili şunları anlattı:
“Menderes Londra’da geçirdiği uçak kazasında kurtulmuştu”.(2) “Menderes İstanbul’a geldiğinde yüzbinlerce kişi karşılamış, karşılamada benim tanıdığım bir arkadaş Menderes’in sağ kurtulduğuna sevinerek 10 yaşlarında erkek çocuğunu yanına almış Menderes’in önüne çıkmış. Ona demiş ki, “sayın başbakanım, uçak kazasından kurtulduğunuz için, şükür adağı olarak Allah için bu oğlumu sizin adınıza kurban etmek istiyorum” demiş elinde bıçak oğlunu Menderes adına kurban kesmek istemiş. Tabi bunu göreneler dehşet içinde kalmışlar, hemen adamın elinden bıçağı alıp çocuğu kesmesine mâni olmuşlar. İşin daha garibi, Menderes Yassıada’da idam edilirken, onun altındaki idam sehpasını çeken cellat, bu onun için çocuğunu kesmek isteyen adamdı. Görüyon ya nerden nereye”.
Aman Tanrım, bu dehşetli garip anıyı hiç duymamıştım, diye düşündüm. Eve gelince, tarih boyunca böylesine hazin, dehşetli olaylar, savaşlar, kişiler hakkında nice akıl dışı öyküler ve efsaneler anlatılır, anlatıldığını düşündüm.
Biz bunu tarihin sayfalarına bırakıp, 1950-1960 yılları arasında on yıl Türkiye yönetiminde iktidarda kalan Adnan Menderes’in, kaynaklara dayanarak onun Türk demokrasisine verdiği baskıcı yönetimini, hele Atatürk’ün Laik T.C. ne verdiği arızaları, irticaya nasıl yeşil ışık yatığını sayın Turan Akıncı’nın araştırma derlemesine bakarak anımsamaya çalışalım. Bilindiği gibi, 1960’dan, Menderes devrinin bir darbe ile bitiminden sonra gelen ve aynı irtica çizgisini sürdürmek isteyen iktidar mensupları, Menderes’i bu olumsuz yanlarını göz ardı edip onu kendilerine adeta rehber edinmişler, böylece Türk demokrasisine zarar vererek tek adam yönetimine kadar getirmişlerdi.
Görüyorsunuz otobüste bir sohbet bizi nerelere götürdü.
Demokrat parti dönemi
Bugün “dinci kinci” iktidarı görünce, Adnan Menderes dönemi daha iyi anlaşılıyor. Sayın Turan Akıncı, Menderes dönemine ilişkin bir araştırma derleme yapmış, bu derlemesinin başına, ibret alınması ve unutulmaması için “bu belgeyi kütüphanenizin kapısına asın. Günde bir defa mutlaka okuyun” notunu da düşmüş. Gerçekten bu derlemede maddeler halinde sıralandığı gibi anımsanması ve unutulmaması gerekenler düşünülürse, Türkiye’de Menderes yönetiminde irticanın temellerinin atıldığı irticaya yeşil ışık yakıldığı görülür. Bu doğrultuda Menderes yönetiminin demokrasiyi, laikliği yıkan uygulamaları şöyledir:
3 Aralık 1950- Arap harfleriyle eğitim yapan dershanelere izin verildi.
8 Ağustos 1951- Hükümet, Halk Evleri’ne el koydu.
9 Ekim 1951- Devlet iç borçları 2 milyar 565 milyon liraya yükseldi.
4 Kasım 1951- İlkokulların ders programlarına din dersi konuldu.
5 Haziran 1952- Lozan Antlaşmasına göre Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki kişinin Türk vatandaşı olması gerekir. Bu ilke ilk kez ABD’den uçakla gönderilen Athenagoras’ın Türkiye’ye sokulması ile ihlal edildi. Başbakan Menderes Athenagoras’ı ziyaret etti.
8 Ekim 1952- Balıkesir’e giden CHP lideri İnönü’yü Vali kent dışında karşılayarak, kente girmemesini, girerse olaylar çıkabileceğini ve kendisinin sorumluluk almayacağını belirtti. İnönü gezisinden vazgeçti.
24 Aralık 1952 – Anayasada bulunan Türkçe kelimler yerine Osmanlıca kelimeler kullandı. Bakanlık yerine Vekâlet kullanılmaya başlandı. Genelkurmay Başkanlığı’nın adı “Erkan-ı Harbiye-yi Umumi Reisliği” şeklinde değiştirildi).
21 Ocak 1953- Petrollerimizin işletilmesiyle ilgili ilk anlaşma bir ABD şirketiyle yapıldı.
21 Temmuz 1953- Profesörlerin politika ile uğraşmalarını yasaklayan kanun kabul edildi.
27 Ocak 1954- Köy Enstitüleri kapatıldı.
7 Mart 1954- Petrol işletmeciliğini yabancı sermayeye açan ve Max Ball adlı bir yabancının hazırladığı Petrol Yasası Meclis’te kabul edildi.
8 Mart 1954- Basını sıkı kontrol altına alan ve basın suçlarına yönelik cezaları yükselten Basın Kanunu kabul edildi. Hakaret suçuyla yargılananlara iddialarını mahkemede ispat hakkı tanınması isteği reddedildi.
2 Mayıs 1954- GENEL SEÇİMLER YAPILDI.
Oyların %57,6’sını alan Demokrat Parti 503 sandalye kazanırken, %35,4 oy alan CHP sadece 31 milletvekili çıkarabildi.
++
30 Mayıs 1954- Osman Bölükbaşı’nı seçen Kırşehir, ceza olarak il olmaktan çıkarılıp ilçe yapıldı.
14 Haziran 1954- Seçimlerde CHP’ye oy veren Malatya ceza amacıyla bölünerek Adıyaman ili kuruldu.
21 Haziran 1954- Demokrat Parti kendi kadrolarını kurmak için devlette tasfiyeye yöneldi.
7 Ağustos 1954- Millet gazetesi sahibi Fuat Arna, Adnan Menderes’e hakaret ettiği için tutuklandı.
18 Ağustos 1954- Millet gazetesi yazarı Nurettin Ardıçoğlu ile yazı işleri müdürü Hüsnü Söylemezoğlu gazetede çıkan bir yazıdan dolayı 7’şer ay hapis cezasına çarptırıldılar.
23 Eylül 1954- Hüseyin Cahit Yalçın, Cemal Sağlam, İbrahim Cüceoğlu hapis cezası aldılar.
1 Aralık 1954- Hüseyin Cahit Yalçın, Hükümetin hakaret ettiği gerekçesiyle. 26 ay hapse mahkûm edildi ve 79 yaşında hapse girdi.
8 Nisan 1955 – Döviz bulunamadığı için kahve ithalatı yapılamadı. İstanbul’da hane başına 100 gram kahve dağıtımına başlandı. Kahve alanlar, muhtarların hazırladığı listeleri imzaladı.
20 Mayıs 1955- Akis dergisi yazı işleri müdürü Cüneyt Arcayürek tutuklandı.
23 Haziran 1955- Hükümete muhalif Akis Dergisi’nin yazı işleri müdürü Cüneyt Arcayürek “Hükümetin nüfuzunu kıracak neşriyat yapması ve bu suçu işlemekte devam etmesi ihtimalinin bulunması” gerekçesiyle 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
20 Temmuz 1955- Polis CHP Isparta İl Kongresini dağıttı. Kasım Gülek kürsüden indirildi.
5 Ağustos 1955- Karadeniz gezisine çıkmış olan CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Sinop’ta tutuklanarak İstanbul’a getirildi ve bir gün hapiste kaldı.
5 Eylül 1955- Ekspres Gazetesi’nde Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberi yayınlandı.
6 Eylül 1955- Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberi üzerine, çok önceden planlanan gösteriler, kısa zamanda Rum vatandaşların işyeri ve evlerine yönelik yağmaya dönüştü.
7 Eylül 1955- Hükümet bu olayları muhaliflerinin üzerine yıkmak, onlardan da kurtulmak amacıyla “olayları komünistler tezgâhladı” söylemiyle idam talebiyle yargılanması öngörülen bu kişiler arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Dr. Can Boratav, Asım Besirci, Hasan İzzettin Dinamo da bulunuyordu.
16 Eylül 1955- Sabah Postası gazetesi kapatıldı yazı işleri müdürü Orhan Rahmi Gökçe tutuklandı.
19 Eylül 1955- Muhalif yayınlarından dolayı Ankara’da Ulus Gazetesi süresiz kapatıldı.
15 Ekim 1955 – ISPAT HAKKI KALDIRILDI. Siyasiler hakkında bir iddia ileri sürenler hakaret suçuyla yargılanıp mahkûm olmaktaydılar. Yargılanan kişinin ispat hakkı kaldırıldı.
8 Şubat 1956- Ekonomik sıkıntılar nedeniyle gazetelerin sayfaları 6’ya indirildi.
2 Mart 1956 -Cumhurbaşkanına hakaretten gazeteci Şinasi Nahit Berker 1 yıl hapse mahkûm oldu
8 Nisan 1956- Başbakan Adnan Menderes, muhalefeti, “SİYASİ SAPIKLIK, SAHTE İHTİLALCİLİK, İNKÂRCILIK, ADİ VE ALÇAK İFTİRACILIK, SAHTE HÜRRİYETÇİLİK VE TEDHİŞÇİLİK”LE SUÇLADI.
31 Mayıs 1956- CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, “adım adım mutlakıyete gidiyoruz” dedi.
14 Haziran 1956- CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, TBMM’nin manevi şahsına hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapse ve 4 ay Bursa’da ikamete mahkûm oldu.
13 Ağustos 1956- Bakanlar Kurulunca ortaokullarda din dersi okutulmasına karar verildi.
28 Eylül 1956- PARASIZLIKTAN MALİYE, İSTANBUL’DA HAZİNEYE AİT 10 BİN ARSA VE 500 BİNAYI SATIŞA ÇIKARDI.
11 Mayıs 1957- Gazeteci Nusret Safa Coşkun ve Rıfat Ekinci birer yıl hapse mahkûm oldular.
19 Mayıs 1957- Kayseri’de halka yaptığı açıklamada Menderes, DP’nin iktidarda olduğu yedi yıl içinde 15.000 YENİ CAMİ İNŞA ETTİK dedi.
2 Temmuz 1957- CMP Genel Başkanı ve Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı tutuklandı.
6 Temmuz 1957- Hükümet, İstanbul Gazeteciler Sendikası’nı bir süre için kapattı.
20 Ekim 1957 – Adnan Menderes Adana’da yaptığı seçim konuşmasında “İSTANBUL’U İKİNCİ BİR MEKKE, EYÜP SULTAN CAMİİNİ DE İKİNCİ BİR KÂBE YAPACAĞIZ” dedi.
27 Ekim 1957- GENEL SEÇİMLER YAPILDI.
Oyların %47,9’unu alan DP 424, %41,1’ini alan CHP: 178. Toplam 610 milletvekili seçildi.
27 Ekim 1957- Seçim sonuçları tartışmalara neden olmuş. En vahim olaylar Gaziantep’te yaşanmış, seçimi ilkönce CHP’nin kazandığı ilan edilmiş, sonra bu karar değiştirilmiştir. Bu olayın yarattığı tepkiler üzerine kentin üstünde askeri uçaklar uçuruldu.
29 Ekim 1957- Seçim günü Mersin’de bir CHP’linin öldürülmesi olayına yayın yasağı konuldu.
1 Kasım 1957- Yeni meclisin toplanacağı bugün halkın tepkisinden çekinen iktidar başta meclisin çevresini tanklarla çevirmek dâhil kentin tüm önemli noktalarına askerî birlikler yerleştirdi.
10 Mart 1958- Demokrat Parti örgütlerinin ramazan ayı boyunca camilerde düzenlediği mevlitlerin propaganda amacıyla devlet radyosundan naklen yayını uygulaması başlatıldı.
30 Nisan 1958- Et sıkıntısını gidermek için Yeni Zelanda’dan koyun eti dışalımı yapıldı.
19 Temmuz 1958- Nükleer silah taşıyan ABD uçakları İncirlik üssüne indi.
2 Ağustos 1958- IMF önerisiyle, Cumhuriyet tarihinin en yüksek orandaki devalüasyonu yapıldı. 1 dolar 2,80 TL’den 9 TL’ye çıkarıldı. Devalüasyon oranı yüzde 221 oldu.
4 Ağustos 1958- IMF’den ilk borç alındı. IMF Türkiye’ye 250 milyon dolar kredi verdi.
6 Eylül 1958- Başbakan Adnan Menderes, “idam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya…” diyerek muhalefeti tehdit etti.
7 Eylül 1958- CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, “sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez” diyerek başbakana cevap verdi.
21 Eylül 1958- Başbakan Menderes, CHP’nin parti olmadığını, İsmet İnönü’nün siyaseti bırakması gerektiğini, basının istediğini yazamayacağını söyledi
22 Eylül 1958- İnönü, “Demokrasiye paydos demeye Demokrat Parti genel başkanının gücü yetmeyecektir” şeklinde cevap verdi.
12 Ekim 1958- Başbakan Adnan Menderes yurttaşlara muhalefetin kin ve husumet cephesine karşı bir “Vatan Cephesi” kurmaları çağrısında bulundu. Vatan Cephesine katılanların ismi saatlerce radyolarda okunurdu.
19 Ekim 1958- Başbakan Menderes, Said-i Nursî’nin yaşadığı Emirdağ’da Nurcular tarafından hilafet ve saltanatı temsil eden iki tuğralı, yeşil bayrak açılarak karşılandı. Menderes Risale-i Nurların ilk kez serbestçe basılması için talimat vermiş ve kâğıt tahsisi yaptı.
30 Kasım 1958- DP hükümeti Adalet Bakanı Esat Budakoğlu açıkladı. İlk sekiz yıllık hükümet dönemi içerisinde 811 gazeteciye toplam 57 yıl hapis cezası verilmiş olduğunu açıkladı.
20 Şubat 1959- Uçak kazasından kurtulmuş olması nedeniyle taraftarları arasında adeta EVLİYA MERTEBSİNDE kabul edilen Menderes Eyüp Sultan’a gitti, yanında büyük bir kalabalıkla türbede dua etti, dağıtılmak üzere resimler çektirdi.
2 Mart 1959- Müsteşarı Ahmet Salih Korur, Eyüp Sultan Cami’sinin avlusunda büyük bir iftar yemeği verdi.
30 Nisan 1959- İsmet İnönü’nün Uşak gezisinde olaylar çıktı. İnönü’nün Kurtuluş Savaşı’nda karargâh olarak kullandığı evi ziyaret etmesi, Uşak Valisi tarafından önlenmek istendi. Valinin bu yasadışı buyruğunu kabul etmeyen Emniyet Müdürü ve Jandarma Komutanı aynı gün görevden alındılar. Polis, halkı dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı.
7 Kasım 1959- CMP lideri Osman Bölükbaşı 10 ay hapse mahkûm oldu.
23 Ekim 1960- Demokrat Parti iktidarında okuma yazma bilenler yüzde 41’den yüzde 39’a düştü.
5 Ocak 1960- Mersin’e gitmekte olan Menderes’in önüne Tarsus’ta elinde kasap bıçağı olan Ali Bayat adlı bir şahıs çıktı ve bacaklarının arasına sıkıştırmış olduğu beş yaşındaki çocuğu göstererek “uçak kazasından kurtulduğunuz için oğlumu size kurban edeceğim” dedi, son anda engellendi.
5 Ocak 1960- Said-i Nursi’nin doğu illeri valilerine yazdığı bir mektubu gazeteler yazdı. Şark bölgesinde komünistliği 60 bin Nursî sayesinde önlemekteyim. Nasıl ki Arapça ezan okutturduk ve bu sayede Müslümanları Demokrat Parti cephesinde topladığımız malumunuzdur. Şimdi de dağıttığımız bu Risale-i Nurlarla komünizmle ve masonlukla savaşacağız.
12 Nisan 1960- DP Grubu yayımladığı bildiri ile CHP’yi silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla, bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberlerle desteklemekle suçladı.
18 Nisan 1960- CHP’nin orduyla birlikte hareket ettiği ve bir ihtilal peşinde olduğunu düşünen Demokrat Parti, bu iddiaları araştırması için “Tahkikat Komisyonu” kurdu.
27 Nisan 1960- Meclis bünyesinde kurulan 15 üyeli Tahkikat Komisyonuna ek yetkiler veren kanun, uzun ve çetin tartışmalardan sonra kabul edildi.
MENDERES NEDEN İDAM EDİLDİ?
Menderes neden idam edildi?
Adnan Menderes İmralı Adası’nda 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğlen 13.21’de idam edildi.
Adnan Menderes neyle suçlanmıştı?
1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,
2- 6-7 Eylül Olayları’na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,
3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,
4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,
5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek
7- Kırşehir’in haksız olarak ilçe yapmak
8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek,
9- Tahkikat Komisyonu’nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,
10- CHP’nin mallarına “haksız” yere el koydurmak,
Peki bunlar idam cezası için yeterli mi? Bence hiçbir suçun cezası idam olamaz, idama tamamen karşıyım. Fakat Menderes de idama karşı mıydı? Elbette değil, 1951-1960 yılları arasında Menderes 43 kişinin idam kararına imza attı ve hepsi idam edildi. İdamların en dramatik olanı ise, 14 Nisan 1955’te casusluk suçundan idam edilen Hayati Karaşahin’di. İnfazı, Ankara Samanpazarı’nda halka açık olarak yapıldı. Suçu neydi? Rusya için casusluk yapmak.
Menderes’in başka suçları yok muydu? Aslında Menderes’in suçları mahkemelerde gündeme gelmeyenlerdi. ABD’nin tepkisinden çekinen Gürsel hükümeti aşağıdakileri hiç gündeme getirmedi.
1- 1951 yılında Menderes hükümeti Kore Savaşı’na Amerika için asker gönderdi. Amerikan çıkarları için bine yakın vatan evladı Kore’de yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı.
2- 1952’de NATO’nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kurdu.
3- 1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi.
4- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapattı.
5- Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa’yı destekledi.
6- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm ettirdi.
7- “Tahkikat Komisyonu”nu kurdu. 15 DP milletvekilinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasakladı.
8- İsmet İnönü’ye 12 oturum meclisten men cezası verildi
9- Turan Emeksiz hükümete karşı İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı.
10- Hukuk’un üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kâmil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu ‘görülen lüzum üzerine emekliye sevk edildiler.
Aslında Menderes hükümeti, ordu darbe yapacak gerekçesiyle daha 6 Haziran 1950’de, Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı resen emekliye sevk etmişti.
1950-1960 DP hükümetinin kısa bir değerlendirmesi böyle.
10 yıllık Demokrat Parti (DP) İktidarında, Başbakan Adnan Menderes yönetimi, “komünist” suçlamasıyla yüzlerce nice aydınları gazetecileri hapislere attırdı, süründürdü; ABD ne yaranmak için aydınlara bu zulmü yapıyor, adeta her taşın altında “komünist” arıyordu.
Bu arada Şair Nazım Hikmet, siyasi ideolojik görüşleri yüzünden hapse atılmıştı. Nazım Hikmet, yıllarca hapislerde çürütüldükten sonra 1950 yılında serbest bırakıldığında sağlığı iyiden iyiye kötüleşmişti. Zaten mahpusluğunun son dönemini açlık grevleri yaparak geçirmişti. On yıl hapis yattıktan sonra kamuoyunun yoğun baskısı nedeniyle Nazım Hikmet’i serbest bırakan Demokrat Parti, ondan hâlâ korkuyordu. Kaldığı evinin önünde polis hiç eksik olmuyor, Abdülhamid hafiyesi gibi DP tarafından adım adım takip ediliyordu. Nihayet bir yolunu bulup 20 Haziran 1951’de yurt dışına kaçmak zorunda kalan Nazım Hikmet, 25 Temmuz 1951 tarih 13401 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Demokrat Parti hükümeti tarafından Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı. Ama dünyanın her yerinde Nazım Hikmet “Büyük Türk Şairi” diye anılıyordu.
Ancak kamuoyunun yoğun baskısı nedeniyle Nazım Hikmet’i serbest bırakan Demokrat Parti, ondan hâlâ korkuyordu.
Nazım Hikmet, aradan 58 yıl geçtikten sonra (1963 de ölümünde 46 yıl sonra), yine bir Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye vatandaşı oldu. Bakanlar Kurulu’nun 5 Ocak 2009 tarihli ve Nazım Hikmet’in vatandaşlığının iadesini öngören kararı, Resmî Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Nâzım Hikmet’i vatandaşlıktan çıkaran Adnan Menderes hükümeti bu kararı, şairin Resmi Sicil Kaydı’nda yer alan “Mehmet Nazım Ran” adı üzerinden değil de takma adı olan “Nazım Hikmet Ran” adıyla alınmıştı. Nazım Hikmet’e, Mernis sisteminde de “20753206252” numaralı vatandaşlık numarası verildi. Böylece İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin gasp edilen 15. Maddesi de iade edilmiş oldu. UNESCO tarafından 2002 yılı Nazım Hikmet Yılı olarak kabul edildi.
Kore’de ölen bir yedek subayımızın Menderes’e söyledikleri
Diyet
Kore Savaşına (Menderes, TBMM’den danışmadan yetki almadan ABD ne ve NATO ya yaranma için Kore Savaşı’na 4500 kişilik bir tugay göndermişti) Kore Savaşı’nda şehit olan 800 şehidimiz gibi, bir yedek subayımız da savaşta gözlerini, kollarını, bacaklarını kaybetmiş ağır yaralanıp şehit olmuştu. İşte o şehit olan yedek subayımızın ağzından Nazım Hikmet Başbakan Adnan Menderes’e “Diyet” adlı şiiri ile şöyle sesleniyordu:
Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz,
iki hayın,
ve zeytini yağlı iki gözünüzle
bakarsınız kürsüden Meclis’e kibirli kibirli
ve topraklarına çiftliklerinizin
ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız,
iki tombul,
iki ak,
vıcık vıcık terli iki elinizle
okşarsınız pomadalı saçlarınızı,
dövizlerinizi,
ve memelerini metreslerinizin.
İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower’in,
ve bütün kaygınız
iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
halkın tekmesinden korumaktır.
Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, Üniversiteli yedek subayı,
Kore’de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da. 25 Haziran 1959(3)
Cevat Kulaksız
(1) Toklümen Kızılırmak- Hirfanlı kıyısında bağcılığı ile tanınan Kırşehir merkezine bağlı köy
(2)(Kıbrıs sorunu, Londra antlaşmaları için 17 Şubat 1959 da Londra’ya THY uçağı ile gitmekte olan DP Genel Başkanı Başkan Adnan Menderes’in delegasyonu ile birlikte içinde bulunduğu uçak, Londra Havaalanı yakınlarında düşmüş, 21 yolcudan 6sı yaralı, 14 ü ölü, 7 si kurtulmuştu. Menderes de hafif yaralı olarak kurtulmuştu).
(3)http://huyhuyhuy.blogcu.com/idamlara-karsiyiz-ama-yinede-susluyu-aklamamaliyiz-asmayalim-a/8922293