Sedef Kabaş'ın Anayasa Mahkemesinin Ret Kararına İsyanı Haksızdır

Sedef Kabaş'ın Anayasa Mahkemesinin Ret Kararına İsyanı Haksızdır

Sedef KABAŞ‘ın avukatları,  tahliye isteminin yerel mahkemece reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmış,  başvurunun öncelikle görüşülmesini isteyerek,  tedbir talebinde bulunmuş ve  Sedef Kabaş‘ın “tedbir yoluyla derhal tahliye edilmesi ve başvurunun öncelikli olarak pilot dava usulüne göre incelenmesi” talep edilmiş olup,  Anayasa Mahkemesinin İkinci Bölümü; ”Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca,  tedbir talebi,  başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine verilebilir,  başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının yaşamına,  maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik bir tehlike oluşturduğuna dair derhal tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır” gerekçesiyle, Sedef KABAŞ‘ın tedbiren tahliye talebini reddetmiştir. 

Sedef KABAŞ‘ın;  haksız tutuklanması ve bu tutuklamaya itiraz edilmesine rağmen salıverilmemesi üzerine,  avukatları marifetiyle Anayasa Mahkemesine yaptığı;  kişi güvenliği ve özgürlüğü, düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın özgürlüklerine, adil yargılanma hakkına ilişkin,  anayasada ve İnsan Hakları Sözleşmesinde koruma altına alınan haklarının ihlal edildiğine yönelik başvurusunun, Anayasa Mahkemesince reddedilmesi, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkındaki Yasanın 45.  maddesine ve olağanüstü bir yasal başvuru hakkı ve yolu olan bireysel başvuru hakkının özüne ve amacına uygundur. Ret kararında,  asla hukuka aykırılık yoktur. 

Bu nedenle;  Anayasa Mahkemesinin başvurusuna verdiği ret kararına isyan eden Sedef KABAŞ,  bu isyanında haksızdır. 

İnsanlarımıza, anayasada ve İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi halinde Anayasa  Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak haklarını arayabilme olanağı veren ilgili yasanın 45.  maddesi çok açıktır. 

Bu maddeye göre;   Herkes,  Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden,  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından,  ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. 

Ancak; 

İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,  eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının,  bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. 

Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğünün 73.  maddesine göre de: Başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine,  Bölümlerce esas inceleme aşamasında gerekli tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebilir. 

Yukarıya aynen aldığımız ilgili mevzuata göre; İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,  eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması zorunludur. 

Bu yasal hükümleri;  Sedef KABAŞ somut olayına uyguladığımızda,  şunu görüyoruz. 

Sedef KABAŞ, Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında açılan soruşturma evresinde,  tutuklanmıştır. 

Bu tutuklama kararı;  hukuka uygundur veya değildir. 

Sedef KABAŞ; sadece bir atasözü söylemiş olup,  bu söz,  Cumhurbaşkanına yöneliktir veya değildir, içeriğinde  hakaret vardır veya yoktur, suç oluşturuyor veya oluşturmuyordur, tutuklamanın yasal koşulları vardır veya yoktur. 

Tüm bunları, bu aşamada,  Anayasa Mahkemesinin değerlendirerek esastan br karar verme yetkisi,  bize göre yoktur. 

Zira; bireysel başvuru hakkını tanıyan ilgili yasanın 45.  maddesinde öngörülen; ” İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,  eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. ” koşulu; konunun halen yargılamanın soruşturma evresinde bulunması ve kovuşturma evresine dahi geçilmemiş olması, davanın açılarak duruşma gününün verildiği ve kısa süre sonra  başlayacak olan kovuşturma evresinde,  yargılamayı yapacak olan mahkemenin;  Sedef KABAŞ‘a atılı eylemi ve hakkındaki tutuklama kararını,  Sedef KABAŞ ve avukatlarının talebi ve hatta resen değerlendirerek tahliye kararı verme yolunun,  halen mevcut ve açık bulunduğu,  gerçeği karşısında,  bireysel başvuru hakkının doğması için yasada aranan,  

yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması koşulunun henüz gerçekleşmediği, inkar edilemez bir gerçektir. 

Anayasa Mahkemesi; hak ihlallerine dayalı bireysel başvurularda, iç hukuktaki en son ve olağanüstü bir başvuru merciidir. Bu unutulmamalıdır. 

Bize göre;  olağanüstü bir başvuru yolu olan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını doğuracak bir hak ihlalinden bahsedebilmek için; Temyiz dahil, tüm yargılama evresince başvurulabilecek olağan tüm yargısal başvuru yollarının tüketilmiş olması ve hak ihlalinin,  artık kalıcı hale gelmiş olması zorunludur. 

İşte Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, bu kalıcı hak ihlaline son veren olağanüstü bir başvuru yoludur. 

Ülkemizde, haksız tutuklanan milyonlar vardır. Sedef KABAŞ da,  popüler ve tanınmış bir gazeteci olsa da, yasalar önünde eşit olan milyonlardan sadece birisi olup, ne ilktir ve ne de son olacaktır. 

Olağan yargısal yollar tükenmeden,  yargılanmasına dahi başlanmadan, herkesin haksız tutuklandığı gerekçesiyle hak ihlalinden Anayasa Mahkemesine başvurması,  bireysel başvuru hakkının özüne ve ruhuna aykırı olup, bu yolun açılması halinde, ülkemizin tüm il ve ilçelerinden Anaya Mahkemesine yapılacak bireysel başvurularla,  Anayasa Mahkemesinin asıl işlevini yerine getiremeyecek yoğunluğa dayanabilmesinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır.  

Güner Yiğitbaşı

18/02/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Bir Cevap Yazın

siegram sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et