Tıp Öğrencisi Enes'i Hayattan Koparan Din Ticareti Ve Cemaatler Gerçeğinin Düşündürdükleri

Tıp Öğrencisi Enes'i Hayattan Koparan Din Ticareti Ve Cemaatler Gerçeğinin Düşündürdükleri

ATATÜRK‘den sonra gelen din taciri politikacıların, Yüce ATATÜRK‘ün; ”Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. ” uyarı ve tavsiyelerine rağmen, bu tavsiyelere sırtlarını dönerek,  ülkemizi ve laik devletimizi içine soktukları din batağının ve cemaatlerin son kurbanıdır Tıp Öğrencisi ENES. 

Enes, eceliyle ölmemiş, adeta ölüme sürüklenmiştir. 

Hangisi olursa olsun,  din nedir?

Din; maddi dünyada yaşayan biz insanların manevi dünyasını aydınlatan ve zenginleştiren onları ahlaklı ve dürüst kılan,  ahlak temelli bir kurumdur. 

Din, herkesin varlığını kabul ettikleri yaradan ile kul arasındaki kişisel ve manevi bir bağdır. 

Her koyun kendi bacağından asılır diye bir söz vardır ya, işte bu söz,  tam da din için geçerlidir. 

Din ve vicdan özgürlüğü ve laiklik ilkesi,  bu nedenle vardır ve modern toplumlar, bu ilkelere sıkı sıkı uydukları, inandıkları dini başkalarına dayatmadıkları, dini kendi şahsi inanç sorunu olarak görüp kabul ettikleri, devletin ekonomik, sosyal ve hukuksal temel düzenini dini esaslara uydurmadıkları, dayatmadıkları, insanları din seçiminde ve dinlerini yaşamakta özgür bıraktıkları, dinlerin ahlak içeren ortak kurallarına uyarak yaşayıp devleti yönettikleri için ileri gitmişler ve muassır medeniyet seviyesine ulaşmışlardır. 

Biz de ise; politikacılarımız,  kendi inandıkları dinin ve mensubu oldukları mezhep, tarikat ve cemaatlerin; yönettikleri tüm insanlar tarafından,  itirazsız kabul edilmesini ve aynen benimsenmesini istemekte ve dini kuralların devletin yönetiminde de uyulması gereken kurallar olarak benimsenmesini istemektedirler. 

Daha da ileri giderek; kendi inandıkları, toplumdaki çoğunluğun benimsediği hakim  dini,  tabu haline getirerek, tartışılmaz kılmakta ve bundan siyasi çıkar elde etmek istemektedirler. 

Bununla da yetinmeyerek, dini kendi anlayışlarına ve çıkarlarına  göre yorumlayarak uygulayan tarikat ve cemaatleri,  ülkede söz sahibi ulema kişiler mertebesine getirerek, karşılıklı çıkar alışverişi içine girmektedirler. 

Bugün ülkemizde; haşa, Allah unutulmuş ve Allah’ın yeryüzündeki temsilci ve vekilleri olarak at koşturan cemaat ve tarikatların lider kadroları, şeyhler ve imamlar türetilmiş ve onlara tapılır hale gelinmiştir. 

Allaha şirk koşan bir toplum haline geldik maalesef. 

Ülkemizde;  din,  adeta büyük bir holding haline getirilmiş, bu holdingde hisse kapmanın savaşı yaşanmaktadır. 

Bize göre, ülkemizin;  eğitimiyle, ekonomisiyle, sosyal yaşantısıyla,  kesintisiz modern bir şekilde ilerlemesi ve kalkınması ve yeni Enesler’in ölmemesi için yapılması gereken; ülke yönetiminde,  taviz vermeden  laiklik ilkesi uygulanmalı, kimin hangi dine mensup olduğu, diğer insanların ve devletin merak alanı olmaktan çıkarılmalı, din üzerinden politika yapmaya son verilmelidir. 

Gerçekten; benim veya sizin,  hangi dinden olduğumuz, sizi, beni ve bizi yönetenleri niçin ilgilendirmekte, ben anlayabilmiş değilim. 

Tabi bir de, ülkenin Cumhurbaşkanı ve bakanlarının ve üst düzey yönelicilerinin,  basın mensuplarının eşliğinde,  devletin araçları ve korumalarıyla camiye gidip Cuma namazı kılmalarını ve namaz çıkışında politik demeçler vermelerini de anlayabilmiş değilim. 

Bu gidiş iyi gidiş değil, sizin dininizden bana ne , benim dinimden veya dinsizliğimden de size ne? Kardeşim. 

Bana,  sizin namuslu, dürüst ve ahlaklı bir insan   olmanız, size de,  benim namuslu,  dürüst ve ahlaklı bir insan olmam gerekli ve yeterli. Ahlaklı olmak için de,  İslam veya başka bir dine mensup olmak gerekmiyor, insan olmak yeterli. 

Müslüman olup, Müslüman geçinip de,  dürüst ve ahlaklı olmayan insanlardan ve politikacılardan geçilmiyor ülkemiz, hepimizin tanık olduğu gibi. 

İnsan olun, ahlaklı olun, ölüme sürüklediğiniz ENES‘in ölümünden duyduğunuz suçluluk psikolojisi içinde sessiz kalmayın, sesinizi çıkarınca da,  ölünün geride bıraktığı yazılı beyanlarına inanın, orası cemaat yurdu değildi diye yalan söylemeyin, mazeret üretmeyin.     

Hem Müslüman ve hem de laik olunmaz diyerek seçim üstüne seçim kazanarak,  ülkeyi 20 yıldır hak etmediği halde çok kötü yöneten, 

Ülkemizi adeta esir alan, 

Bilimden uzaklaşan, 

Anayasamıza göre bir devrim yasası olan ve anayasanın koruması altında bulunan, laik eğitimi esas alan  öğrenim birliği yasasını rafa kaldıran, Müslüman gençlik yetiştireceğiz diyerek laik eğitim kurumlarını bir bir kapatarak, imam yetiştiren imam hatip liselerine dönüştüren, 

Gençlerimizi pozitif bilimden ve bilimin rehberliğinden uzaklaştıran, 

İslam’ı,  siyalaştırarak yozlaştıran ve tanınmaz hale getiren,  İslam dini diye bir din bırakmayan, 

İslam’ın beş şartı olarak bilinen beş şarttan,  sadece;  namazı, orucu ve haccı ön plana çıkaran, İslam’ın ahlak kurallarına gözlerini kapatan  İslam’ı adeta üç şarta indirgeyen, 

Ancak,  bize göre İslam’ın altıncı şartı olması gereken; yalan söylememek, iftira atmamak, namuslu olmak, kul hakkı yememek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmamak gibi en önemli şartının üzerini,  namaz, oruç ve hac şartlarıyla örtüp gizlemeye çalışan, 

İş başındaki bu iktidar ile bunları sağlayabilir miyiz?

Asla. 

Güner Yiğitbaşı

13/01/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Bir Cevap Yazın

siegram sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et